Gotham Mimarisi ve Suç

vakanuvis

Süper Üye
5 Mar 2011
604
975
GOTHAM ŞEHRİ ÜZERİNDEN ÇİZGİ ROMAN ÖLÇEĞİNDE SUÇ ve MEKAN İNCELEMESİ

YAZAN: NAZ BEYKAN

GİRİŞ
Kentlerin gelişiminin temeline bakıldığında, insanların toplu olarak kendilerini dış tehlikelerden korumak üzere geliştirdikleri bir model yattığı görülmektedir. Buna karşılık günümüzde kentler belki de ilk ortaya çıkışlarındaki güven çağrışımının aksine, tehlikeyle özdeşleşmiş bir yapıya bürünmüşlerdir. Bu noktada tehlikenin bir simgesi olan suç olgusuyla ve hatta suç korkusuyla şehir kavramının ilişkisi irdelenebilir.
Suç, önlenmesi ve cezalandırılmasıyla ilgili pek çok hukuki ve siyasi çalışma yapılan, bireyi ve toplumu tehdit eden ve çok çeşitli boyutlarda karşımıza çıkan olan bir olgudur. Ancak çoğunlukla gözden kaçırılan bir nokta vardır ki, o da suçun işlenmesinde ya da önlenmesinde mimarinin, planlamanın ve tasarımın bazen hukuki kanunlar ve ahlaki normlardan çok daha etkili olabildiğidir. Çünkü kentsel ve mekansal ölçeklerde mimari, davranışı etkileme yönüyle bireyleri suçtan uzaklaştırabildiği gibi suça teşvik edebilecek yapıya sahiptir.
Bu yönüyle kent ve suçun ilişkisi belki de en iyi çizgi romanlarda yansıtılmaktadır. Suçun sıklıkla işlenen bir tema olması nedeniyle, çizgi roman ölçeğinde suçun bu kurgusal mimari mekanlarla ilişki içinde olduğu öne sürülebilir. Amerikan süper kahraman çizgi romanlarının köklü bir örneği olan Batman ve bu kahramanın koruduğu ve ortaya çıkmasının temel nedeni olan ünlü kurgusal kent Gotham City[1] bu bağlamda ele almak için ideal bir örnektir. Gotham City’in suç yuvası olmasının nedenleri, yaratıcılarının bilinçli mekansal tasarım kararları sonucunda ortaya çıkan mimari özelliklerde yatmaktadır.
Gotham City ilk defa 1940 kışındaki Batman çizgi romanında okuyucu karşısına çıkmıştır. 1950-1960’lı yıllarda daha yumuşak betimlenen Gotham şehrinin görünümü 70’li yıllardan günümüze yaklaştıkça karamsarlaşarak ve yozlaşmış bir metropole dönüşmüştür. 80’li yıllarda Gotham City’nin imajının karanlıklaşmasında büyük etkisi olan çizgi roman yaratıcısı Frank Miller[2], şehri New York’un gece görünümü olarak tanımlamaktadır. Ancak genel yargı, tasarımında New York’un yanı sıra Baltimore ve Chicago gibi Amerikan kentlerinden de esinlenildiğidir. 1998 yılında basılan “Catasylsm” adlı hikaye serisinde şehir kurgu gereği büyük bir depremle yerle bir edilmiştir. Böylece yaratıcıları 2000’li yıllar için şehri mimari olarak yeni baştan ele alma fırsatını yakalamış, daha karanlık daha tehlikeli bir Gotham tasvirine ulaşmışlardır. Depremi takip eden 1999 tarihli “No Man’s Land” hikaye serisi için Eliot R. Brown tarafından çizilen planda[3] coğrafi olarak üç büyük adadan ve dörtten fazla küçük adacıktan oluşan ızgara plana oturtulmaya çalışılmış bu yeni kent karşımıza çıkmaktadır. Mimari olarak ise Gotik’ten Art Deco’ya, Art Nouveau’dan Siberpunk’a kadar çeşitlenen yapısal ve kentsel özelliklerinin çeşitliliğinde çizgi roman serisi boyunca şehrin geçirdiği bu kurgusal değişimlerin yanı sıra yaratıcıların değişmesinin ve hatta Gotham City’nin çizgi filmden beyaz perdeye farklı medyalarda işlenmiş olmasının da etkisi vardır.
Herhangi bir şehirde olduğu gibi Gotham City’de de mimari olarak suça teşvik eden mekansal ve kentsel özellikler “algısal”, “sosyo-ekonomik” ve “kişisel-kamusal sınır” olmak üzere üç ana başlık altında toplanabilir. Batman’in yayınevi DC Comics’nin başka bir kahramanı olan dünyaca ünlü Süpermen’in “Gotham’a pek de hayran olduğu söylenemez. Biri sanki metal ve taştan bir kabus inşa etmiş,” ifadesiyle de tanımlanabilecek deprem sonrası hikaye serilerindeki Gotham City’ye odaklanıldığında suç unsuru bu üç öğenin çizgi romanda ne kadar bilinçli olarak kullanıldığı ortaya çıkacaktır.
[1] Gotham City, Türkçe’ye “Gotham Şehri” olarak çevrilebilmektedir; ama kalıplaşmış yapısı nedeniyle metin boyunca orijinal haliyle bırakılması uygun bulunmuştur.
[2] Frank Miller, “Batman -The Dark Knight Returns” adlı 1986 tarihli çalışmasıyla Batman öykülerinin seyrini daha karanlık ve daha kötümser olmak üzere değiştirmiştir. Çizgi roman dünyasına yön vermiş diğer işleriyse sinemaya da uyarlanmış “Sin City” ve “300”dür.

Ek.3: Detective Comics no. 853: Whatever Happened to The Caped Crusader’da Batman’nin silueti içine yerleşmiş Gotham City

gotham11.jpg


I. ALGISAL BOYUT
Mimarinin algısal boyutu, gözle görülebilir ve kullanıcı tarafından fiziksel veriler aracılığıyla okunabilir verilerden oluşmaktadır. Bu veriler renk, ışık, boyut, ölçek gibi olguların olmalarının yanı sıra, yapıların durumlarını simgeleyen kırık camlar, grafittiler gibi daha simgesel veriler de olabilirler. Çizgi romanın görsel bir medya olması nedeniyle yaratıcıların en rahat kullanabildikleri ve doğrudan desenler aracılığıyla okura yansıtabildikleri suçu yansıtan öğelerdir.
Karanlık genel olarak tehlike yansıtan ve korkuyu çağrıştıran bir simgedir; çünkü bilimsel olarak ışık değeri düşük olan mekanlarda kullanıcının algısı düşer. Görünürlük azaldığı için güvenlik duygusu zayıflar. Böyle bir ortamda suçun işlenmesi olasılığı daha yüksektir. Örneğin İngiltere’de yapılmış bir araştırmaya göre hırsızlıkların %40’ı sokaktaki ışık değeri 5 lüksün altındayken yapılırken sadece %3’ü 20 lüks üzerindeki ışık düzeyinde yapılmaktadır.[1] Gotham City’nin tüm tasvirlerinde gri, siyah, lacivert gibi kasvetli renkler seçilmiş, düşük ışık değeri ve gölgelere önem verilmektedir. Çizgi romanın yaratıcıları ışık değerlerini bu bağlamda dikkate almış, özellikle deprem sonrası yeniden yaratma sürecinde kenti bilinçli bir şekilde zemine doğal ışığın olabildiğince az gelmesini sağlayacak şekilde tasarlamışlardır. Böylece kentin klostrofobik etkisini arttırmayı hedeflediklerini “Secret Files and Origins: Gotham City”de belirtmektedirler.[2] Çizgi romandan verilebilecek bir örnek “Whatever Happened To The Caped Crusader?” isimli sayıdaki Gotham tasviridir. Burada siyah, lacivert ve gri tonlarının ağır bastığı bir şehir görünümü Batman’nin siluetinin içine yerleştirilmiştir.[3] Bu etkiyle Gotham City’nin suçlularına terör estirebilecekleri ve Batman’in koruyucu gücüne sürekli ihtiyaç duyan bir şehir ortaya çıkmaktadır.
Gotham City’de öne çıkan başka bir etmen gün ışığının yere değmemesi için binaların yüksek ve dip dibe yerleştirilmiş olmalarıdır. Mekanların dar ve sıkışık algılanması saldırganlık duygusunu teşvik etmektedir. Binalardaki ve sokaklardaki bu en boy oranları da suça kaynak oluşturacak bir etmendir. Örneğin, “Battle for The Cowl: The Underground” sayısının ilk sayfasında[4] olduğu gibi karanlık arka sokaklar Batman’nin hırsızlar ve tecavüzcüler gibi pek çok suçluyla mücadele ettiği karelerde fonu oluşturmaktadır.
Renkler taşıdıkları farklı anlamlarla öne çıkarlar. Özellikle renkli basılan çizgi romanlarda temel görsel elemanlardan biri renklerdir. Kırmızı rengin, aşktan iştaha pek çok çağrışıma sahip olmasının yanında saldırganlığı tetikleyici özelliği olduğu öne sürülmektedir. Buna karşılık pastel tonlar ve yeşil bu duyguyu azaltıcı etkidedir.[5] “Batman: City of Crime” hikaye serisinde, adındaki “suç şehri” olgusu içeriğindeki saldırganlığı görsel olarak da vurgulayacak şekilde fonda kırmızı tonlara yer verilerek sağlanmıştır.[6] Bu tasvirlerle suç oranının yüksekliği arasında doğrudan bir ilişki kurulabilmesi olasıdır.
Doğrudan mimariyle ilgili olan bir veri ise yapılardaki bakımsız görünüm suç oranını yükselttiğidir. “Secret Files and Origins: Gotham City”de “Shattered Gotham” diye adlandırılan çöküntü bölgelerden bahsedilmektedir.[7] Kentin zenginlerinin yaşadığı gösterişli evlerin “Catacylsm” hikaye serisi kapsamında oluşan deprem sonucu hasar görerek terk edilmeleriyle düşük gelirli kesimin yerleşiği alanlara bu isim verilmiştir. Kent merkezinden uzakta kalan bu bölgeler başıboş görünümleriyle suç ve suçlular için potansiyel barınak haline gelmiştir.
Karanlık, ışık değerleri, oranlar, renkler ve görünümler çizgi roman okurunun suçun kol gezdiğine dair algısını görsel olarak desteklemek amaçlı kullanılmaktadır.

II. SOSYO-EKONOMİK BOYUT
Mimarinin sosyo-ekonomik boyutu daha çok simgesel bir durumdur ve adeta toplumda suça yol açabilecek sosyal ve ekonomik dengesizlikleri yansıtan bir aynadır. Çizgi romanlarda ve özellikle Gotham City’de karakterlerin barındıkları ve bulundukları mekanların özenle seçilmesiyle okura hissettirilen bir imgelemden oluşmaktadır.
Nüfusun yoğunluğunun yüksek olması, toplu konutların çoğalması tanışma oranını düşürdüğünden ortam anonimleştiği, suç oranının da bundan olumsuz etkilendiği bilinmektedir. “Detective Comics: City of Crime”da Gotham City’nin nüfusu göç alarak sürekli büyümekte olduğu belirtilmektedir. Bu nedenle bu durumun çizgi romanda sosyal bağları zayıflamış, suç oranı artmış bir kent kurgulamak için tercih edildiği söylenebilir.
İnsan hareketleri ve sosyal ilişkiler yatay hareketlere bağlıdır. Gökdelen gibi yüksek yapılarla asansör gibi düşey sirkülasyon elemanları insan ilişkilerin kesintiye uğramasına neden olmaktadır. Sosyal bir farklılaşma anlamını da barındıran “düşeyde ayrışma”[8] olarak tanımlanan bu durum yüksek yapılardaki kullanıcılarda yabancılaşma olgusunu arttırması nedeniyle anti-sosyalliği tetikler. Yatayda doğrusallık algısını kesintiye uğratan üstgeçitler, çıkmaz sokaklar ve sıra dışı yapı tipleri de bu bağlamda olumsuz olarak tanımlanan öğelerdir. Bunlar bireyler arası bağlılığın ortadan kalkmasına neden olduklarından suç işlenmesini kolaylaştıran bir durum ortaya çıkmaktadır. Bu “Knight Gallery” başlıklı özel Batman sayısında Batman’nin ağzından yüksek kulelerin güvenlik hissini yaratmak için inşa edilmeleriyle çelişkili olarak oluşturdukları labirentler, karanlık ve tehlikelerle kendi başlarına izolasyonu ve kuşatılmayı simgeleyen birer korku kaynağı kalelere dönüştükleri aktarılmakta, kent lanetli olarak tanımlanmaktadır.[9]
Sosyal yapının kent içinde homojen dağılmamış olması, sosyal adaletsizliği sergilemesi bakımından sosyal yapı içinde çözülmelere ve dolayısıyla suç işlenmesini teşvik etmektedir. Gotham City’nin coğrafi haritasındaki fiziksel ayrım sosyo-ekonomik dağılımdaki heterojen yapıda da gözlemlenmekte, bu da sosyal adaletsizliğin kente nüfuz etmiş olduğunu kanıtlamaktadır. “Detective Comics: City of Crime”da bu durum nerdeyse bir kaç sayfada özetlenmiştir. Evsiz, yalnız, çaresiz, düşük gelirli insanların suça özenmeleri, saldırganlaşmalarıyla başlayan loş ve boş mekanları barındıran sayfaları[10] takip eden zenginlerin yüksek kulelerindeki lüks hayatlarına dair bir genç kız odağında kareler barındıran sayfalar[11] uyuşturucudan kaynaklandığı sadece görsel olarak okuyucuya sunulan aynı kızın lüks hayatıyla ters düşen bir mekandaki cesediyle[12] tamamlamaktadır. Burada alt metin üst gelir düzeyindekilerin çizdikleri mutlu imajların altında sıradan insanlar kadar mutsuz ve çaresiz olduklarıdır. “Yüksek” konumlarına rağmen başlarına gelenler ya da yaşadıkları acı gerçekler (ki bu örnekte kızın uyuşturucuyu kullandığı sahne ve ait olmadığı mekana gitmesi) düşük gelirlilerin aksine okuyucunun bile gözlerinden saklanmaktadır. Neyin görülüp neyin görülmediği Gotham City’de sosyal dengesizliğin yarattığı yozlaşmış tablonun bir yansımasıdır. Gotham Adalet Sarayı ve Gotham Katedrali’nin gökdelenlerle yarışan ezici görünümleriyle kentin zenginlerinin yaşadığı finans bölgesinde konumlanmış olmaları, alt ve orta sınıf halkın ezildiği adaletsiz durumun kentin sosyal yapısı içinde hakimiyetini de vurgulamaktadır.[13] Bu durum hem ezilen halk bağlamında suçun yaygınlaştığını hem de ezici gücü oluşturan zenginlerin başka boyutlarda suç işlemelerine ortam hazırladığını kanıtmaktadır.
Şehircilikte “Sosyal Düzensizlik Kuramı” adı verilen model Gotham City’de gözlemlenmektedir. Bu model, kentin dışa doğru genişlemesi sonucu MİA’ya (Merkezi İş Alanları) yakın bölgedeki konutların niteliğinin hem fiziksel açıdan hem de kullanıcıları açısından kötüleştiğini ve dolayısıyla buradaki suç oranının arttığını öne sürmektedir. Eski kent merkezi “Old Gotham” bir çöküntü bölge haline gelmiş, hatta içinde Bruce Wayne’nin (Batman) ailesinin de öldürülmüş olduğu “Crime Alley” (suç sokağı) adını alan bir bölge bile oluşmuştur. Kısacası burada yapı stoğunun köhnediği, düşük gelirli kesime ev sahipliği yapan, dolayısıyla da suça davetiye çıkaran bir bölge oluşmuştur.
Sosyolojik ve ekonomik olarak toplumdaki bireyler arasındaki ilişkileri ya da ilişkisizliklerin ortaya koyulmasında mimarinin rolü binaların ölçekleri, nüfusun yapılarla ilişkileri ve şehrin gelişimi aracılığıyla yansıtılmaktadır.
[1] Neal Kumar Katyal, Architecture as Crime Control, The Yale Law journal S111, 2002, s1056.
[5] Giriş bölümünde belirtilen Gotham City tasvirlerinin 40’lı yıllardan günümüze gelirken karanlıklaşmasındaki etkenlerden biri belki de bu süreçte gelişen kağıt kalitelerini ve basım teknolojileridir. Baskıdaki renk çeşitliliğinin sağlanmasıyla ana renkler dışında birbirine yakın tonların kullanılabilmesi de mekan tasvirlerinin monokromlaşarak güçlenmesinde rol oynamış olabilir.
[8] “Vertical segregation” sözcüğünden çevrilmiştir.

Ek.5a: Detective Comics no. 801: City of Crime’dan Gotham City için renk seçimleri

gotham2.jpg


I. Kişisel / Kamusal Sınır Boyutu (TerritorlalIty)
Kentsel ve yapısal ölçekte sınır kavramı kişisel mekanı tanımlaması açısından önem taşır. Sınırsızlık durumu suça açık kapı bırakan bir öğedir. Sınır fiziksel olduğu gibi (duvarlar, çitler, …vb.) ve sembolik de (basamaklar, kemerler, …vb.) olabilir. Kamusal alanların azlığı nedeniyle kişisel ve kamusal alan sınırlarının belirgin olmaması kişideki kontrol hissini yok eder. Böylece kişi içinde bulunduğu mekana yabancılaşır ve burada suçun işlenmesi olası duruma gelir. Yoğun, sıkışık ve kaotik yerleşimiyle Gotham City’de kullanıcılar için bir sınır kavramından bahsetmek söz konusu olabilir mi şüphelidir. Sınırı belirleyen en basit eleman duvar ele alındığında, aynı anda hem korku hem de güven anlamlarını taşıyabildiği gibi güç ya da tecrit anlamlarını da barındırabildiği görülmektedir. Neresinde durduğuna göre birey için sonsuz anlam taşıyabilen bir mimari öğe olan duvarın Gotham City’deki varlığı da bu derece çeşitlidir. Kullanıcılar bu sınırsız anlamlar topluluğu içinde, adeta bir labirentteymişçesine, yaşadıkları mekanlar üzerinde kontrol hisleri olmaksızın, umutsuzca ve korkarak yaşamak zorunda bırakılmaktadırlar. Bu denetimden uzak, tanımsız mekanların çokluğu nedeniyle Gotham City suça ev sahipliği yapmaktadır.

SONUÇ
Suç, “Detective Comics: City of Crime”da belirtildiği gibi Gotham City’nin her noktasına, şehirdeki her bireyin içine sinmiştir. Gotham City’nin temel öğesi şüphesiz “korku”dur.[1] Zaten suça potansiyel oluşturabilecek bir çağrışımı olan mekan “suç korkusu”nu doğurur. Bu da suç işlenmesinde olumsuz etkisi olan bir olgudur; çünkü bir alanda suçun işleneceği potansiyelini hisseden kullanıcı o alanı izlemekten vazgeçer, yani alan gözetimsiz kaldığından suça davetiye çıkartır. Tüm betimlemeler bunu destekleyecek yapıya sahip şekilde seçilmiştir: renkler, gölgeler, formlar, …vb. Sosyal yapıysa mimariye aktarılarak suçun hem nedenleri hem de sosyolojik yapısı irdelenmektedir. Gerçek hayatta da suça teşvik eden pek çok kentsel ve mimari veriyle örtüşen bu özellikler, kurgusal kent Gotham City’de vücut bulmuş, Batman gibi bir kahramanın doğmasına zemin hazırlamıştır.

KAYNAKÇA
· Batman: Battle for The Cowl. ABD: DC Comics, 2009.
· Batman: Last Rites. ABD: DC Comics, 2009
· Ellin, Nan. Architecture of Fear. New York: Princeton Architectural Press, 1997.
· “Gotham City.” Wikimedia.com. 12 Mayıs 2009.
· Colquhoun, Ian. Design Out of Crime: Creating Safe and Sustainable Communites. Amsterdam: Elsevier, 2004.
· Crowe, Timothy D. Crime Prevention Through Environmental Design: Applications of Architectural Design and Space Management Concepts. Boston, Mass. : Butterworth-Heinemann, 2000.
· Detective Comics no. 300. ABD: DC Comics, 1961.
· Detective Comics: City of Crime. ABD: DC Comics, 2006.
· Detective Comics no. 853: Whatever Happened to The Caped Crusader. ABD: DC Comics, 2009.
· Gotham Gazette: Batman Alive? ABD: DC Comics, Temmuz 2009.
· Kahn, Jenette. Batman: Knight Gallery. Canada: DC Comics, 1995.
· Katyal, Neal Kumar. Architecture as Crime Control. The Yale Law journal:111 (2002): 1039 - 1139.
· Secret Files and Origins: Gotham City. ABD: DC Comics, 2000.
· Yılmaz, Gülsen. Suç ve Mekan: Suçun Temsili Üzerine Düşünceler. Mimarlık (328). Mart-Nisan 2006.
 

büyük beyaz

Yönetici
Çeviri & Balonlama
E-Dergi Takımı
17 Ağu 2009
17,730
43,945
denize sıfır
Hımm..Batman olmasa Gotham City de emlak fiyatlarıda dibe vurur deniyor.:)
keyifle okudum tespitlere katılıyorum ışıklandırma derhal sağlansın istiyorum.:)
 

vakanuvis

Süper Üye
5 Mar 2011
604
975
Hımm..Batman olmasa Gotham City de emlak fiyatlarıda dibe vurur deniyor.:)
keyifle okudum tespitlere katılıyorum ışıklandırma derhal sağlansın istiyorum.:)

Mümkünse İstanbul'un bazı semtleri de aydınlatılsın, Büyük Beyaz, yukarıdaki yazı sendromunu yaşayanlar rahatlasın biraz :O)
 

stoktan

Guest
27 Nis 2010
613
969
Acıbadem - İstanbul
Gotham City bende neoklasik mimarinin ezici etkisi (dönemine uygun bir şekilde) ve loş aydınlatılmışlığı ile birlikte modern bir korku imparatorluğu hissi yaratmıştır hep.

Aşırı sınıfsal ayrışım ile birlikte seçkinleşen zenginler ve küçük insanların birbirinden neredeyse yalıtıldığı, aradaki o loş boşlukta suç organizasyonlarının yuvalanıp kent üzerinde terör estirdiği, sıradan insanların ise ortalıkta korku ile koşuşturup, polisten bir beklentisi kalmadığı için bir kahramandan medet umar hale geldiği karanlık bir kent.

Bu tarifi doğru kabul edersek, Gotham City ile ilgili umutvar bir şey söylemek zorlaşıyor. Bu faşizan atmosferi, kostümlü bir aristokrat burjuvanın vicdanına kalmış kahramanlık girişimleri ile kırmak olası mıdır acaba?

Konu ile ilgili düşüncelerimin bir girizgâhı olarak bu kadarını yazayım dedim, çünkü uzatırsam tanımlamalarımın devamında, bugün artık izlediğim tek kostümlü kahraman olan Batman ile ilgili çok farklı boyutlara varacak gibi hissediyorum. Büyü bozulmasın.
...

Meslektaşım Naz Beykan, benden biraz farklı bir bakışla, sağlam bir çalışma gerçekleştirmiş, zevkle okudum. Vakanüvis'e de incelemeyi bizimle paylaştığı için teşekkür ederim.
 

Shevarash

Süper Üye
24 Ocak 2010
1,239
971
İzmir
Gotham - Newyork, Metropolis - Washington`dur. Ancak Gotham mimarisi sanki Newyork`u fazla andırmaz. Batman atmosferini tamamlamak için bilinçli bir tercih olsa gerek, Newyork`un 60lardaki halinin görüntüsünden bir türlü kurtulamaz.

Çok iyi bir yazı, yazana da paylaşana da teşekkürler...
 
Üst