Kılıçoğlu BURAKBEY Budin Celladı - Abdullah Turhan

12 Şub 2010
15,006
543,642
drywi1fq4aq712m6g.jpg


bdkqvfp30leavvk6g.jpg




Saygılarımla​
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

Beymelikli18

Onursal Üye
26 Eyl 2014
18,824
52,199
Kendi Koltuğunda
Üstadım nazar değdireceksin kendine..
Tü tü tü nazar ve hastalık değmesin üstadıma
yakışır böyle paylaşımlar şanına
Selam olsun, saygı olsun
Forumun adam gibi adamına
 

hemşinli

Aktif Üye
11 Eki 2014
224
677
Ooo ! şahane bir paylaşım. :)

Tarihi yerli çizgi romanların benim için yeri her zaman ayrıdır, bir kere sağlam öyküsü onları okumaya yetiyor. :)

Çok teşekkürler abi. :)
 

leopulp

Süper Üye
1 Ağu 2010
26
231
Bundan tam iki sene kadar önce, işten çıkarılma ve yeni işe girme arasındaki bir buçuk aylık sürede fırsat bulup yaşadığım Eskişehir'de yer alan ve işyerime yakın mesafede olan Anadolu Üniversitesi Merkez Kütüphanesi Gazete Arşivi 'nde, senelerdir yapmak istediğim şeyi yapmış, Burak Bey ile ilgili yapılan ilk çetele ve tasnif için arşive kapanmıştım...Öğrenciliğimden beri gerek Burak bey'leri, gerekse Son Osmanlı'ları okumak için belirli aralıklarla bu arşive kapandığım olurdu ama 1987 Kasım ayından önceki Sabah Gazetesi ciltleri yer almadığı için, Burak Bey'in en azından ilk birkaç macerası ile ilgili net bir bilgim yoktu...Sadece internetten bulduğum ve daha sonra hem burada, hem de diğer forumda üye olan Erdallll isimli üyemizin arşivinden alınma olduğunu sonradan öğrendiğim birkaç numune dışında bu maceralara ilişkin net bir tasnifim yoktu...Ama 1987 Kasım'dan itibaren yayınlandığı tarihlere dek detaylı bir tasnif yapma şansım oldu...Şimdi 2 sene önce diğer forumda ''Ferzan'' rumuzuyla paylaştığım o uzun ve bol görselli Burak Bey dosyasının 2. bölümünden, bu forumdaki dostların ve abilerin işine yarayacağını düşündüğüm kısımları paylaşıyorum...Umarım Haluk Bey için de, diğer Burak Bey meraklısı çizgi roman dostları için de aşağıdaki tasnif ve tahlillerim faydalı olur...


GİRİŞ :


''Öteden beri aklımda olan ama işlerim dolayısıyla fırsat bulamadığım bir düşüncemi geçen perşembe hayata geçirebildim...Anadolu Üniversitesi Yunus Emre Kampüsü içerisindeki işyerime 5 dakika mesafedeki merkez kütüphanesinin gazete arşivini 5 yıl sonra yeniden ziyaret edebilmenin coşkusuyla, yarım gün boyunca hasret giderdim...Bir eski tefrika koleksiyoncusu olarak bende dahi olmayan örnekleri bulma adına adeta ibadethane görevi gören arşiv katını ziyaret etme sebebim de büyük ölçüde Burakbey macera listesi ve tasnifi içindi...

Daha evvel bahsettiğim gibi, Burakbey, 80'lerin ikinci yarısında Sabah Gazetesi'nde başlayıp 2000 senesine ortasına dek sürmüş altyazılı formatta bir resimli roman tefrikasıydı ve Nizamettin Veziroğlu takma adı ile Selahattin Duman yazıyor, Kara Murat ve Tolga'nın çizeri usta sanaçı Abdullah Turhan resimliyordu...Ben bu tefrikanın numunelerine 90'ların sonları itibariyle ulaşmaya başlamış, son serüvenini de muazzam bir eksikle de olsa gazeteden kesip biriktirmek suretiyle arşivime katmıştım...

Abdullah Turhan'ın, Kara Murat'tan hemen sonra başladığı ve büyük ölçüde bir Kara Murat benzerini andıran Burakbey'in, bir müddet sonra yazın kalitesi olarak çok farklı bir yola girdiğini ve sanıldığından daha fazla üretildiğini biliyordum ama geçen günkü son ziyaretim sonucu ortada Kara Murat külliyatından bile daha fazla sayıda üretilmiş ve daha kaliteli görsel ile metinlere sahip bir resimli roman olduğunu şaşırarak gördüm...

Burakbey'i ilk gördüğümde ortaokulda falandım ve az çok gazete tefrikaları ve yerli çizgi romanlarla içli dışlıydım...O dönem pek altyazılı sevmezdim ama Kara Murat ve başka eserler sebebiyle bu formattan haberdardım...Burakbey'in ilk önce adı abes geldi...Burakbey...Ne kadar basit, üzerinde düşünülmemiş ve alelade bir tınısı olan isimdi tarihi ve kılıçlı bir serüven kahramanı için...Karaoğlan, Tarkan, Malkoçoğlu, Kara Murat, Tolga ve diğerleri kulağa tını olarak da hoş ve dolu geliyordu...Hele Tarkan bambaşkaydı ama onun kadar olamayacak bile olsa az daha ağırlığı olan bir isim bekliyordu insan...Yine de Burakbey isminin çağrıştırdığı bu kesin mütevazilik, nedendir bilmem görsellerin ve formatın sunumu dolayısıyla aynı zamanda öyle farklı bir kalite vaad ediyordu ki örtünün altından, gazetede görür görmez tanımsız, nötr bir çekicilikle okumak istemememe rağmen bir merak ile tekrar tekrar gazetede o günkü bölümün bulduğu sütunlara geri dönüyordum...Bir müddet sonra pes ettim ve işte seneler sonra bu dosyanın ikinci bölümü dolayısıyla bir kez daha anmış oldum...

Türk basın tarihinde üretilmiş en uzun iki altyazılı resimli romanın çizeri aynıydı...Kara Murat'ı da, Burakbey'i de Abdullah Turhan resimledi...Burakbey'deki işleri, Kara Murat'a nazaran daha olgun ve oturmuş idi ve olgunluk çağının en güzel çizgileri, günlük bantlara adeta akıyordu fırçasından...Dolayısıyla Abdullah Turhan konusunda bir sorunumuz olmamakla birlikte bu en uzun sürmüş biribiri benzeri iki eserin yazarları için ufak bir kıyaslamaya girebiliriz sanırım...

Rahmi Turan da, Selahattin Duman da bu eserleri hep günlük olarak ve iki ayakları bir pabuca girmek kaydıyla senelerce ürettiler...Tefrika yazarlığı, gazete yönetimi yahut köşe yazarlığı harici, gazetecilik harici ikincil işleriydi ve buna rağmen kısıtlı vakitte çok güzel maceralara imza attılar...Yine de ikiliyi tefrika yazarlığındaki yetenek ve yeterlilikleri konusunda bir teraziye koymak gerekirse, Selahattin Duman, Rahmi Turan'dan daha ağır basacaktır benim için her zaman...

Herşeyden önce Kara Murat da, Burakbey de metin olarak birer '' ucuz roman '' örneği...Edebi değeri tartışılmakla birlikte türün hiç de az olmayan sevdalılarınca rahat okunacak, rahat tüketilecek, doğrudan ve karmaşıklıktan uzak eserler...Buna rağmen iki eseri de edebi yönden azıcık zorlama bir şekilde masaya yatırmak gerekirse, Burakbey kesinlikle edebi roman kurgusuna ve gidişatına daha müsait, daha bilinçli..En azından son 5 senesinde...Kara Murat'ın ise bilhassa son dönemlerine doğru bir tutarsızlık ve değişiklikler mevcut...Üstelik çok yoğun tempoda çalışan Rahmi Turan, Kara Murat metinlerinde tıkanacak gibi olduğu anda Michel Zevaco'nun Pardayan'larına rahatlıkla başvurup bazı affedilmez dönem detaylarına kafa yormazken, Selahattin Duman bu anlamda hiç taviz vermeyen bir ciddiyet ve oturaklılığa sahip...Hiç değilse Burakbey'de, şimdiye kadar şöyle bir diyalog okumuş değilim ;

- '' Bu gece hiç şansınız yok, kumarda kaybettiğinize göre aşkta kazanıyor olmalısınız. ''

Bu diyaloğun, Fatih döneminde uzakdoğuda geçtiğini ayrıca belirtmek isterim...Kara Murat, Pekin Celladı isimli maceranın kumarhane sahnesinde geçiyor...

Tüm kalite tartışmasını ve karşılaştırmasını bir kenara bırakmak gerekirse, Kara Murat ile Burakbey'in oldukça fazla sayıda ortak yanı var hem karakter, hem de öykü gidişatı olarak...

Herşeyden önce tipleri benziyor birbirine...İkisi de aynı tip saça, bıyığa ve benzer bir giyim tarzına sahip...Yarım kollu gömlek o dönem için ne denli gerçekçi, bilmiyorum ama dökümana değil de Abdullah Turhan'ın kendi moda tercihiyle şekillendiği kesin...Buna rağmen dış görünüş olarak olmazsa olmaz ve ayırd edici saplantıları yok ikisinin de...Karaoğlan'ın kurt başlı kılıcı ile atı Yağmur, Tarkan'ın kartal başlı kılıcı ile kurdu, Malkoçoğlu'nun damgalı yüzüğü gibi olmazsa olmaz kısıtlamaları yok...Atı da, kılıcı da, giyimi de, tarzı da maceranın seyrine göre şekillenmekle birlikte istisnalar harici çok da farklı bir görünümü olmuyor her ikisinin de...Tek avantajları bağlayıcı bir metaryal unsuruna sahip olmayışları Tarkan ve Karaoğlan'da olduğu gibi...

Burakbey, şu ana dek ulaştığım maceraları çerçevesinde herhangi bir intikam, acı çekmişlik ya da ihanet görmüş değil...Geçmişi hakkında neredeyse hiç detaya girilmemekle birlikte o da Kara Murat gibi bir akıncı...Tek fark, Kara Murat'ın tekil hareket eden bir casus yanı ağır basıyorsa, Burakbey'in akıncı beyi oluşu ve ortaklığa önem verişi göze çarpıyor...Maceralarında Taraksız Mustu isimli pala bıyıklı, iri yarı bir yardımcısı ona eşlik ediyor...Diğer yerli eserlerdeki yan karakter unsurunun tüm nimetlerini bünyesinde barındırıyor Mustu...Kaba kuvvet, ana karakterden daha az zeki oluş, ana karaktere bağlılık, mizah unsuru, yoldaşlık faktörü, yemeğe ve rahata olan düşkünlük, mağrur bir adanmışlık gibi öğeleri barındırıyor...Bu noktada Karaoğlan'ın Balaban'ı ile Hızır Bey'in Yadigar'ını toplayıp çarptığımızda ortaya çıkan formül Taraksız Mustu'nun ta kendisi oluyor...

Kara Murat da, Burakbey de görev adamı...Orta Avrupa, Anadolu toprakları, Ortadoğu, Akdeniz coğrafyası gibi benzer coğrafyalarda maceraları geçiyor...Bu noktada Kara Murat'ın Burakbey'e nazaran tek artısı, Çin'i ve Hint topraklarını görmesi oluyor sanırım...

Kara Murat Fatih döneminde, Burakbey ise Kanuni döneminde geçiyor...İki eserin de arka planında tarihi ayrıntılar yer alabiliyor, bazen bir belgesele dönüşebiliyor arka fon detayları...Buna rağmen Burakbey, tarih yönünden daha ağır basıyor...Kara Murat'ın çokluk kurmaca atmosferi ve abartılı bazı yanlarına binaen, Burakbey buram buram gerçekçilik kokuyor...Bilhassa Osmanlı sınırları içerisinde geçen maceraları, Anadolu isyanları, eşkiyalar, sahte şehzadeler ve isyancılar çerçevesinde çokça ilginç malzemeyi okuruna sunuyor...Bunun yanısıra Avrupa'da geçen maceraları, Anadolu'da geçenlerin yanında hiç de hafif ve renkli kalmıyor...Aynı ciddiyet ve detaylandırmalarla devam ediyor...Tüm bu özellikleriyle Burakbey, Kara Murat'tan daha oturaklı ve istikrarlı bir görüntü çiziyor...Aynı zamanda da Kara Murat'taki bazı ufak şablonları da dönemin tarihi tefrika adetleri gereği tekrarlamaya devam ediyor...Macera sonunu yan karakterin muzipliği ile bitirme ya da gayet ciddi biten bir finali zorlama bir şekilde tarihçi iddialarına dayandırma gibi şablonlar...

Bir Kara Murat alternatifi olarak Kara Murat'ın taze ayrılmış çizeriyle yayınına başlayan Burakbey, daha sonrasında çok farklı bir yola giriyor ve Kara Murat'tan daha kailteli ve daha fazla üretilmiş macera adediyle, günlük yayınlanan bölüm sayısıyla tarihi Türk tefrika resimli romancılığımızın sessiz sedasız ilklerinden biri oluyor...Bize de bu unutulmuş, gözden kaçmış ya da önemsenmemiş öncül çalışmaları bulup gün yüzüne çıkarmak düşüyor...

Geçmişte onun bunun evinde, kömürlüğünde, deposunda yaptığım çöpçülük ve toplayıcılık faaliyetlerim sonucu yıllardır elimde olan numuneler elbette yetersiz geldiğinden, yazımın başında da belirttiğim üzere merkez kütüphanesi arşivine başvurdum ki 2005'te, Eskişehir'de sınavlara geldiğim haftadan itibaren bir numaralı odak noktam olmuştu bu gazete arşiv katı...Yine de arşivde Sabah Gazetesi ciltleri Ocak 1988'den itibaren başladığından, ulaşabildiğim en eski Burakbey macerası '' Hancının Kızı Kanlı Katina '' nın 50 küsürüncü gününden itibaren araştırmamı başlatabildim...Suat Yalaz'ın, Sabah Gazetesi'ne geçme sürecini anlatan bir sohbet yazısından hatırladığım kadarıyla Burakbey 1986'da da yayınına devam ediyordu yüksek ihtimalle...Zira 1987'de, Yalaz usta son altyazılı Karaoğlan ''remake'' üretimine başladığında da gazetede Burakbey yayınlanıyormuş ve hatta başlarda Yalaz'a ; '' Karaoğlan yapma, bizim Selahattin'in romanı var Karaoğlan benzeri...'' demişler...Buna rağmen Yalaz 3 adet altyazılı Karaoğlan yapıp bir müddet sonra belgesel dörtlemesine ve en nihayetinde Son Osmanlı serisine başlamış ama bunlar başka yazıların konusu...Yine de dipnot düşmem gerekirse, Sabah Gazetesi Ocak 1988 cildinde gazete adeta altyazılı tefrika kalesi gibi birşey...Tam sütun renkli Burakbey, tam sütun siyah beyaz Karaoğlan ve yarım sütun aktör Süleyman Turan imzalı bir aşk romanı ve üçü de altyazılı ve strip şeklinde...Yabancı komedi, karikatür ve serüven bantlarından hiç bahsetmiyorum zaten...

Tekrar konumuza dönecek olursak, Ocak 88'den itibaren '' Hancının Kızı Kanlı Katina '' nın 50 küsürüncü bölümünden araştırmamızın startını vermiş olsak da, daha evvelinde internetten bulduğum görsellere göre Burakbey'in bundan önce en az üç serüveni daha yazılıp çizilmiş...Sıralamasını bilmemekle birlikte bu serüvenlerin adı '' Budin Celladı '' , '' Affetmeyen Kin '' ve '' Asona Canavarı ''

BURAKBEY MACERA LİSTESİ ( Kasım 1987 - Ağustos 2000 )

En başta söylediğim üzere, arşivdeki Sabah gazeteleri Ocak 1988'den itibaren ama mantık yürüterek geri gidebildiğimiz tek tarih Kasım 1987...Bu tarihte başlayan ''Hancının Kızı Kanlı Katina'' öncesinde ''Kılıçoğlu'' ön sıfatıyla üç maceranın daha yayınlandığını biliyoruz...Bunları da listeye eklersek macera ismi ve devam ettiği gün bazında şöyle bir tablo ortaya çıkıyor ;

Kasım 1987 öncesi :

- Budin Celladı - ??? gün
- Affetmeyen Kin - ??? gün
- Asona Canavarı - ??? gün


Kasım 1987 itibariyle :

- Hancının Kızı Kanlı Katina - 153 gün
- Ölümün Gözleri - 154 gün
- Haydutlara Karşı - 229 gün
- Rodos'un Fethi ( 1.Bölüm ) - 198 gün
- Rodos Kuşatması ( 2.Bölüm ) - 229 gün
- Eşkiya Dünyaya Hükümdar Olmaz - 229 gün
- İskenderiye Sarayındaki Hain - 216 gün
- Papa'nın Katilleri - 197 gün
- Malta Şovalyeleri - 203 gün
- Balkanlardaki Zorba - 224 gün
- Denizin Kılıcı - 201 gün
- Mostar Kalesi - 208 gün
- Karanlıklar Kontu Doga - 177 gün
- Affetmeyen Kin ( yeni versiyon ) - 177 gün
- İsimsiz Burakbey Serüveni - 188 gün
- Bana Canbirdi Gazali'nin Kellesini Getirin ( 1.Bölüm ) - 193 gün
- Canbirdi Gazali'nin Sonu ( 2.Bölüm ) - 248 gün
- Kasabanın Üzerindeki Lanet - 229 gün
- Kanlı Adalet - 260 gün
- Sultan Süleyman'ın Yüzüğü ( 1.Bölüm ) - 198 gün
- Sultan Süleyman'ın Yüzüğü ( 2.Bölüm ) - 168 gün
- Kardeş'e Kanlı Tuzak ( 3.Bölüm ) - 281 gün



SONUÇ ve ANALİZ :

Bilinen 25 adet başlıkta toparladığımız Burakbey serüven listesinde bir macera 9 sene sonra yeniden çizilmiş, 2 macera 2'şer bölümden oluşmuş, bir macera da 3 bölümde tamamlanmak kaydıyla bir tanesi alt başlıksız, temelde 20 adet özgün Burakbey öyküsü üretilmiş ve ortalama 14 senelik bir dönemde bizim ulaşabildiğimiz ve tasnifini tamamladığımız 4560 bant, ulaşamadığımız ama kabaca tahmin edebildiğimiz en az 450 bant çizilmiş ve bunlara toplamda 50'ye yakın tanıtım ve anons bantları eklenmiş...Bu durumda bu 14 sene içerisinde düz hesap 5000 civarı bir Burakbey bandı üretilmiş...Bu bantların her birinin altındaki yazılar da bir kitap sayfasına tekabül ettiğine göre yine ortalama 5000 sayfa civarı Burakbey yazılmış Selahattin Duman tarafından...

Kara Murat bile üretildiği dönemde 21 adet yan başlık ve 18 adet özgün öyküden oluştuğuna göre ( iki maceranın ikişer bölüm sürdüğünü hatırlarsak ), 25 başlık ve 20 özgün hikaye ile Burakbey, Kara Murat'ı geçmekle kalmamış, Türk tefrika resimli romancılığı tarihinde altyazılı formattaki en uzun süreli ve çok üretimli eser olmuş, Türk Çizgi Romancılığı bünyesinde de macera üretim adedi ve uzunluğu olarak Karaoğlan'dan sonra Abdülcanbaz ve Malkoçoğlu ile birlikte yerini almış...Karaoğlan'ın 90 adede yakın serüven ve remake'leri ile onbinlerce sayfasından emin olmakla birlikte Abdülcanbaz bantları ve Malkoçoğlu sayfaları hakkında pek bilgim yok...Yine de elimdekiler bazında değerlendirirsem ve Abdülcanbaz'ın da bant numaralarının 18.000'leri bulduğunu hatırlarsam, Burakbey sanırım 3. sıraya yerleşecek ya da bu 3.'lüğü Malkoçoğlu ile paylaşacak...Belki de 25 sene ve gene binlerce sayfa üretilmiş Ustura Kemal ile...

Ama şu konuda istisnasız önde olacaktır ki ; ister altyazılı olsun, ister dikey sayfa formatında, ister yarım sayfa, isterse yatay bant, tek hikaye için üretilmiş en çok sayfa ve en uzun macera Burakbey'in son sagasına ait...Bu üç bölümlük hikaye toplamda 647 gün sürmüş...Onun öncesinde Karaoğlan, falan tek macerada 300'lere yaklaşıyordu ama geçemiyordu...Bir tek Ustura Kemal, 90'ların ikinci yarısında Hürriyet Gazetesi yayınında ''Bin Yaşa Gazi Paşa'' isimli öyküsünde 400'lü sayfaları görmüştü...Kara Murat ise iki bölümden oluşan Kanlı Akın ve İntikam Kılıcı serüvenlerinde toplamda 461 sayfayı / bandı bulmuştu...Son Osmanlı'nın Sabah Gazetesi'nde Nisan 1994'te Burakbey'in sayfasına komşu gelmek suretiyle yayınlanan ilk serüveni ''Kurtuluş Savaşı'' nda ise 319 gün sürmüştü...Tüm bunların yanı sıra ikişer bölüm süren birkaç Son Osmanlı serüveni, daha evvelinde Şahap Ayhan'ın ''Akıncı'nın Oğlu'' gibi tefrikaları falan 400'leri geçip 500'leri zorlamış da olsa Burakbey'in son sagasındaki gibi 647 gün süren başka bir serüven olmadı hatırladığım kadarıyla...

Tekrar Burakbey'deki emek hesaplamasına geri dönersek, yaklaşık 5000 bant çizen Abdullah Turan, bu bantlardan 4 tanesini alt alta getirmek suretiyle klasik bir frankofon sayfası oluştursaydı bu da büyük boy 1250 adet frankofon sayfasına tekabül edecekti...Bu 1250 adet bol kareli ve 4 banttan oluşan sayfalar, 48 ila 60 sayfa arası albümlere paylaştırılacak olsaydı, 25 adet frankofon albümüne tekabül edecekti...Bu hesapla Blueberry, Asterix, Thorgal, Buddy Longway ve adını anmadığım pek çok başat frankofon eseri kadar üretilmiş oldu teoride...

Ve bu öykülerin, bu çizgilerin hepsi gazetelerde kaldı...Benim gibi birkaç deliden başka hatırlayanı, arayıp soranı, peşine düşeni çıkmadı...Selahattin Duman zıpır gazeteciliğine, köşe yazılarına ve yaşantısına devam etti, Abdullah Turan da mütevazi bir emekliliğe ayrıldı...Bize de bu dosyanın ikinci bölümü itibariyle yazar ve çizerinin dahi öneminin farkında olmadığı bu emeği gün yüzüne çıkarmak dert oldu...

Bu kendi halinde sessiz sedasız kilometre taşını layığıyla hatırlatabilmişsem ne mutlu bana... (23 Ağustos 2015)''



Not 1 : Yazıyı sonuna kadar okuma sabrı gösteren tüm üyelere umarım bu sabrın karşılığını verebilmişimdir...Bilhassa macera listesinin ardından gelen sonuç ve analiz kısmında yerli çizgi romancılığımız için çok önemli karşılaştırma ve tespitler yer alıyor...Yazının tamamını okumak istemeyen olursa en azından macera listesini ve ondan sonraki kısmı okuyabilirler...

Not 2 : Haluk Bey'in bu paylaşımıyla birlikte Burakbey'in benim için karanlıkta kalan kısmı da aydınlanmaya başlamış oluyor...Listede 1988 öncesi soru işaretiyle bıraktığım ilk 3 maceranın ilki gün yüzüne çıkmış oluyor...Kendi adıma teşekkürü borç bilirim...
 

erdallll

Onursal Üye
24 Eyl 2009
1,450
7,066
Haluk Abi nee diyecegimi şaşırdım abi çok teşekkurleer yıllardır merak ettiğim bir tefrikayı bizlere sundun emeklerinize sağlık.En sevdiğim tefrikalardan biri olan BURAKBEY malesef tam macera olarak hiçbir yerde okuma şansı bulamadığım bir kahramandı.Ferzan arkadaşımızın macera tasnifi ile çok sevinmiştim çünküğ artık macera sırasını biliyordum.Şimdi bu paylaşımla inanın benim gibi çizgi roman sevdalısı birçok insanı mest ettiniz.saygılar.
 

Hakan Alpin

Çizgi Roman Ustası
Onursal Üye
24 Şub 2015
1,781
15,130
Tüm bu paylaşımları ve paylaşımlara dair yazı, inceleme ve yorumları okuyunca çizgiromanı neden bu kadar çok sevdiğimi, bağlandığımı, hayatımın vazgeçilmezlerinden biri yaptığımı bir kez daha derinden anımsadım.
Hepiniz harikasınız, teşekkürler :)
 

hemşinli

Aktif Üye
11 Eki 2014
224
677
Burakbey, her ne kadar kara murat'a rakip olarak çıksa da, onun kadar geniş bir kitleye yayılamamış ve popüler olamamıştır maalesef.. bunun nedeni, burakbey'deki öykülerin tarihe daha yakın olmasına karşı, senaryonun kara murat'a göre biraz durağan kalması ve kara murat'taki, çok üst seviyede olan merak ögesinin kurguya maharetle katılamaması dır..

Sonuç olarak: resimli macera romanlarında, güzel bir hikaye ve akıcı bir anlatım üslubu birinci planda, tarih ise ikinci planda olduğu için, burakbey, kara murat kadar başarılı olamamıştır.
 

ertuğrul

Admin
5 Nis 2009
24,847
136,878
Ani paylaşımlarla başımız dönüyor.
Birinin şokunu yaşarken bir başka efsane geliyor.
Eline sağlık üstadım.
Mutlulukla takip ediyoruz.
Teşekkür ederim.
 

eyupalyuz

Yeni Üye
27 Eyl 2014
10
9
sayın profesör kardeş öncelikle paylaştığın burak bey macerası için teşekkürler.başka burak bey maceralarıda paylaşabilme imkanın olursa çok memnun oluruz.bu yazıma cevap yazarsan sevinirim.selamlar.
 

cagataykhan

Süper Üye
13 Mar 2010
566
1,237
abi kitap kapağı arasında derlenmemişleri böyle derleyip toparlıyorsunuz ya, sadece bize değil, bence ülkenin sanat tarihine de büyük hizmet ediyorsunuz. Sizin gibisi zor bulunur. Sağolun, varolun
 

arminius

Yeni Üye
29 Kas 2017
42
18
90 ların her gün sabah gazetesinde takip ederdim bu enfes çizgi romanı.Kanuni dönemi olaylarının fonunda unutulmaz maceraları vardır.Çok teşekkürler.
 

gandor08

Yönetici
6 Ocak 2013
18,364
141,486
Çok teşekkürler abi yazacağımda abim ışıklar içinde uyuyor şimdi. Olsun rahmetle anarım bende.

42 numaralı tefrika yoktur arkadaşlar. Elinde olan varsa paylaşırsa makbule geçer.

Tefrikaları çift bant yapıp birleştiriyorum.Bide kapak düzenledim.

Haluk Abi sevinirdi. Emeklerim boşa gitmemiş diye.
 
Üst