Conan Alfa Yayınları Çizgi Roman Dergisi"Kara Kıyıların Kraliçesi Serisi" Sayı 01

prince

Onursal Üye
20 Ağu 2012
4,471
27,020


5y9t82.jpg
10x8v2e.jpg

upi8i.jpg
2vifhbd.jpg


Tıpkı daha öncekiler gibi,alternatif paylaşım.Maksat bu güzel sitede sunulan binlerce güzelliğe tepkisiz kalmamak...


Güzel bir hafta geçirmeniz dileğimle dostlar...

300 dpi. orijinal taramayı paylaşıyorum.



Conan ve çizgilere gönül vermiş dostlarıma saygılarımla...



Mediafire



 
Moderatör tarafında düzenlendi:

hüseyin aksakal

Onursal Üye
Çeviri & Balonlama
7 Eyl 2010
773
5,728
Kdz. Ereğli
Bir çöl rüzgârı gibi yabani, bir dişi panter kadar kıvrak ve tehlikeliydi. Üzerinden savaşçılarının kanı damlayan büyük kılıcı önemsemeden yakınına sokuldu. Uzun savaşçıya öyle yanaşmıştı ki esnek kalçası adama sürtündü. Kasvetli, tehditkâr gözlerine bakarken al dudakları aralandı.

“Kimsin sen?” diye sordu. “İsthar adına, Zingara sahillerinden, güneyin ucundaki ateşlere dek denizleri dolaştım ama senin gibisini görmedim. Nereden geliyorsun?”

“Argos’tan” diye kısaca cevap verdi, kalleşliğe karşı tetikteydi. Hele kadının narin eli kuşağındaki mücevherli hançere gitsin, şamarı indirdiği gibi baygın halde güverteye seriverirdi. Yine de kalbinde korku yoktu; ister uygar, ister barbar olsun, demir kaslı kollarında o gözlerdeki ışık konusunda yanılmayacak kadar çok kadın tutmuştu.

“Sen uysal bir Hyborialı değilsin,” diye bağırdı Belit. “Bir gri kurt kadar vahşi ve sertsin. O gözler şehir ışıklarıyla soldurulmamış; o kaslar mermer surların arasındaki yaşamla gevşememiş.”

“Ben Conan, bir Cimmerialı” diye cevapladı.

Egzotik diyarların halkı için kuzey, kimi zaman buzlu ıssızlıklardan meşale ve kılıçlarla inen vahşi, mavi gözlü devlerin yaşadığı sisli, yarı masalsı bir krallıktı. Akınları güneydeki Shem’e kadar hiç inmediğinden Belit için Aesir, Vanirli veya Cimmerialı arasında fark yoktu. Fakat şaşmaz kadınca içgüdüsüyle aşığını bulduğunu anlamıştı. Memleketi, onu uzak diyarların cazibesiyle çekmesi dışında, hiçbir anlam ifade etmiyordu Belit için.

“Ben de Belit,” diye bağırdı, başka birinden söz eder gibi, “Kraliçeyim.”

“Bak bana Conan!” kollarını iki yana açtı, “Ben Belit’im, Kara Sahilin Kraliçesi… Doğduğun dağlar kadar soğuksun ey kuzey kaplanı… Al ve vahşi aşkınla ez beni! Benimle dünyanın sonuna, denizin sonuna kadar gel! Ben ateş, çelik ve katliam kraliçesiyim… Sen de kralım ol!”

Conan’ın gözleri öfke veya kıskançlık ifadesi arayarak kanlı safları taradı. Hiçbirini bulamadı. Bronz yüzlerden öfke silinmişti. Bu adamlar için Belit’in bir kadından daha fazlası olduğunu anladı: sorgulanamaz bir tanrıçaydı o. Kancalar tuttuğundan denizi boyayan kızıllığın içinde su seviyesinde yan yatmış halde sallanan Argus’a baktı. Mavi saçaklı sahile, okyanusun ötelerindeki yeşil sislere ve önünde duran diri bedene baktı. Barbar ruhu içinde kıpırdandı. Şu ışıl ışıl mavi krallıkları, o beyaz tenli genç dişi kaplanla birlikte keşfetmek… Sevmek, gülmek, macera ve yağma için…

“Seninle geleceğim,” diye homurdandı kılıcından kızıl damlaları silkeleyerek.

“Hey, N’Yaga!” Sesi bir yay kirişi gibi çınladı. “Git şifalı otlar getir ve efendinin yaralarını sar! Kalanlar da ganimeti gemiye getirsin de gidelim.”

Conan, pupa küpeştesine sırtını verip, ihtiyar şaman elleri ve uzuvlarındaki kesiklerle ilgilenirken, kem talihli Argus’un yükü, çabucak Tigress’e aktarıldı ve güvertenin altındaki küçük kamaralara istiflendi. Yaralı zenciler, tedavi edilmek üzere güverteye uzatılırken, Argus’un tayfası ve ölü korsanlar geminin etrafına üşüşen köpekbalıklarına atıldı. Sonra demir kancalar çözüldü. Argus sessizce kanlı sulara batarken Tigress küreklerin ritmik takırtısıyla güneye doğru hareket etti.

Cam gibi durgun maviliklerin üzerinde ilerlerlerken Belit pupaya çıktı. Takılarını, sandaletlerini, ipek kuşağını çıkarıp Conan’ın ayağının dibine atarken gözleri karanlıkta bir dişi panterinkiler gibi parladı. Parmak uçlarında doğruldu, kollarını kaldırdı ve çıplak beyaz hatlarının bir ürpertisiyle gözükara sürüye seslendi: “Mavi denizin kurtları, Şimdi dansımı seyredin… Ataları Askalon kralları olan Belit’in çiftleşme dansı!”

Ve dans etti; bir çöl kasırgasının dönüşü, söndürülemez bir alevin yükselişi, yaradılış dürtüsü gibi, ölüm dürtüsü gibi… Ak ayakları kan lekeli güverteyi dövdü; can çekişen adamlar bile ölümü unutup gözlerini alamadan seyretti onu. Sonra kadife mavisi akşamda, ak yıldızlar fırıl fırıl dönen bedenini fildişi bir aleve dönüştürürken, vahşi bir çığlıkla kendini Conan’ın ayaklarına attı; soluk soluğa bedeni zırhlı göğsündeki kara levhalara yaslayarak ezerken Cimmerialının arzusunun kör seli, başka her şeyi silip süpürdü.


KARA KIYILARIN KRALİÇESİ'NDEN...
 

sarkomer

Yönetici
18 Ağu 2009
13,336
302,187
Birbirinden sürükleyici macerlarla Conan'ımız yine gelmiş...
Teşekkürler Sayın "prince";
emekleriniz ve birbirinden güzel tüm paylaşımlarınız için...
Saygılarımla...
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Üst