Çerkez ETHEM - Suat YALAZ

gandor08

Yönetici
6 Ocak 2013
18,366
141,635
erkezETHEM-SuatYALAZ.jpg


erkezETHEM-SuatYALAZ001.jpg
erkezETHEM-SuatYALAZ002.jpg


erkezETHEM-SuatYALAZ003.jpg
erkezETHEM-SuatYALAZ004.jpg


Bizlere sayısız ve hatta imkansız tarihle alakalı eserler paylaşan sayın KOLİBRİ'ye teşekkürlerimi bir nebze sunabildiysem ne mutlu.

Tarihimizde biraz karışık bir konu olmasına rağmen usta yorumuyla Suat YALAZ'ın çizgilerinde bir okumak lazım, iyide görmek lazım.

Kitap 228 sayfa, aşağıda 114 sayfa birinci bölümünü tarayabildim, 2 nci bölüm nasipse yarın akşam. Taradığım gibi hiç bir düzenleme yapmadım. İsteyen istediği gibi düzeltsin diye.



Kitabın 2 nci 114 lük sayfası.

 
Son düzenleme:

denizkara

Yeni Üye
28 Mar 2010
123
204
denizci
Çok önemli adam, gerilla taktikleri olmasaydı; belki Kurtuluş Savaşı'nın sonucunu bile etkileyecek boyutta bir adam, çizgi romanını mutlaka okuyacağım, bakalım ne açıdan bakılmış konuya, eline sağlık dostum :)
 

dedo11

Onursal Üye
8 Nis 2013
1,868
5,095

Sayın gandor08 ;

Şu son birkaç günde ne eserler sundun... Gerçekten harikaydı hepsi.

Kurtuluş savaşımızda "Çerkez Ethem vakası" gerçekten de çok dramatiktir. Bir kahraman nasıl bu duruma düşer ? Yıllarca bunu düşündüm. Sonra bilinç ve bilgi düzeyim belli bir seviyeye gelince bunu da ( kendimce ) çözdüm. Bun anlatmaya çalışayım.

Benim dünya görüşüme göre "teori-pratik" ilişkisi çok önemlidir. Teori pratikten ( deneyim - eylem vb. ) çıkar ama doğrulanmış teori de pratiğe yön verir. Teorisiz pratik doğruyu kavrayamaz ( kavrasa bile tesadüfendir bu. ) Biri örnek vereyim. Taliban hareketi ABD'ye karşı olduğunu sanır. Ama bilsin bilmesin ona hizmet ettiği bile olur. Politik İslamik hareketlerin anti-emperyalist olamamalarının nedeni de budur. Yani yeterli teorik bilgi olmadan resmin bütününü göremez ve onun yol göstericiliğinden faydalanamazlar. Bu nedenle "kendiliğinden hareketler" doğru tavır sergileyemez ve doğruya teğet geçtikleri anlar olur ki bu da el yordamı ( tesadüfen ) iledir. Çerkez Ethem'in Mustafa Kemal'den eksikliği budur. Mustafa Kemal gibi ileri görüşlülüğe ( vizyon ) sahip olamamasının ( dikkat "olmamasının" değil "olamamasının" ) asıl nedeni budur. Belli bir noktadan sonra tutum ve davranışlarıyla Kurtuluş Savaşına zararı dokunduğunu , başta Yunanistan olmak üzere işgal kuvvetlerine ( hiç istemese de ) sonuçta ( biz buna "son tahlilde" derdik ) hizmet ettiğini elbette ki bilemeyecekti.

Elbette ki Kurtuluş Savaşında bu olaydan önce olduğu gibi sonrasında da Çerkezlerin önemli hizmet ve rolleri olmuştur. Kitabın başında Mustafa Kemal ile birlikte olan komutanlar bunun kanıtıdır. Bu olay Çerkez kardeşlerimizi üzmüş hatta bazılarını ikircikli bırakmıştır. Bu da bir gerçektir.

Sözün özü : "Tutarlı bir dünya görüşüne sahip olmayan tutarlı davranamaz." ( Tesadüfen tutarlılığı yakalaması hariç ki bu enderdir ve süreğen değildir. )



Emeğine ve paylaşım isteğine teşekkür ederim.



( *Not : Bu oylumlu eserin ikinci kısmını da taramanı bekliyoruz!!! )
 
Son düzenleme:

gandor08

Yönetici
6 Ocak 2013
18,366
141,635
Tabiki dediklerinize katılabilirim ama biz neyi HALKIZ değilmi, çılgın bir çağda yaşıyoruz şu anda, buda doğru değilmi.

İstediğimiz bilgiyi görseli bulup yakalayabileceğiz bir devirdeyiz.

Ama ne yapıyoruz, araştırmak yerine birbirimizin söylediklerini onaylıyoruz veya inanıyoruz, inanmasakta inanıyoruz görünüyoruz.

İşte asıl hata burda, işi ehlinden öğrenmek varken çogu zaman görmek istediğimiz veya duymak istediğimizi söyleyen kişilere itibar ediyoruz. Aşmamız gereken budur.

Çerkez Etem meselesi kitabı okuduysanız az çok meydandadır. Bence Etem Bey Vatan Haini değil Vatan Kahramanıdır.

O yılları düşündüğümüzde gerçekten önemli işler başarmış hemen hemen egedeki faaliyetlerde üstün başarılar elde etmiştir.

2 nci bölümünü daha bende okuyamadım tararken okuyorum ama çıkarttığım sonuç şu, çevresindeki çıkarcı, fitneci insanların birde Hırsının kurbanı olmuş bir kişidir.

114 sayfalık 1 nci bölümde enteresan karaler vardı, vatanı kurtarmak için 150 lira veren sayılı eşraftan kişi, istanbul birahanelerinde 50 altın harcaması gibi, diğer efelerin birbirlerini satmaları gammazlamaları gibi, kendi halkımıza yaptıklarımız gibi vs.vs.

Onun için tarih tekerrürden ibaret ve ne yazıkki o tarihi bizim önümüze pişirip pişirip koyuyorlar ve bizde yaşıyoruz.
 

özgür yürek

Kıdemli Üye
15 Eyl 2009
133
260
Türkçede ihanet edene hain deniyor. Çerkez Ethemde kuvva i milliyeye ihanet edip çeşitli sıkıntılar yaratıp yunanlılara sıgınmıştır. Daha ne yapsın. Hain olmak için başka ne yapmış olmak lazım. Zaten o sıralarda yakalansaydı asarlardı. Ürdünde ölümünden önce bir gazetecinin Türkiyeye dönmeyecekmisiniz sorusuna Ne yüzle döneyim diye acı bir pişmanlıkla dolu cevap vermiştir.
 

gandor08

Yönetici
6 Ocak 2013
18,366
141,635
erkezETHEM-SuatYALAZ002e1f95.jpg


Kitabın 2 nci 114 sayfasını taramayı bitirdim, şu an yükleniyor birazdan konunun altına ilave ederim.

Asıl olan Suat YALAZ üstadın büyük bir açık yüreklilik ile titizlikle en ince ayrıntılarına kadar konuyu işlemesi çok güzel olmuş.

Kitapta o kadar çok ayrıntı varki, görmek ve anlamak bile insanın tüylerini ürpertiyor.

Etem Bey olmasaydı ne olurdu? Dalkavuklar ve ikiyüzlü insanlar olmasaydı Etem Bey Cumhuriyet döneminde ne yapardı? O zamanlar düşünüldüğünde hızlı hareket edilmesi gerektiğinden tabi bir sürüde olumsuzluklar olmuştur, bence de o olumsuzlukların başında bu olay gelmektedir.

Bazılarımız hain diyebilir, ama o zamanlar o kadar hain varmış ki, bir kurşun bile sıkmamışlar düşmana ve sadece nifak tohumu salmışlar Anadoluda. Ve ne yazıkki o hainler yaşamış hayatını hiçe sayanlar ise belkide hırslarını yenemedikleri için hain sayılmışlar.

Her şey ama her şey var kitabta. Teşekkürler bu güzel kitap için Sayın Suat YALAZ beyefendi, umarım tarihimizdeki bir sürü açık olmayan konularıda bir bir bir gün bu şekilde çalışmalarınızla bizleri onure edersiniz.
 

dedo11

Onursal Üye
8 Nis 2013
1,868
5,095


Sayın gandor08 ;

Ben Çerkez Ethem hakkında ilk bölümde düşüncelerimi yazmıştım. Bu bir analiz çalışmasıydı. Çerkez Ethem hakkında çok önemli ve güzel yazılmış kitaplar var. Yalnız şunun altını çizmek isterim. Suat Yalaz bir çizgi ustasıdır diye küçümsemeyelim. Yakın tarih üzerine verdiği eserleri incelemiş biri olarak diyebilirim ki ; Suat Yalaz'ın tarih bilgisi hele yakın tarih bilgisi çok iyidir ve onun bu konularda verdiği çizgi romanlarda dile getirdikleri bilgiler de doğrudur. Onun için Çerkez Ethem yaptığı bu çizgi romanda da sunduğu bilgilere güvenebilirsiniz.

Şimdi ben size Kaan Arsalanoğlu ( bileceğiniz gibi kendisi yazardır )'nun Çerkez Ethem hakkında 26 Mart 2010 tarihinde "SolPortal"da yazdığı yazıyı aşağıya alıyorum. Ne olursunuz her satırı hatta her kelimeyi dikkatle okuyunuz çünkü her kelimesi önemli bir yazıdır.


Çerkez Ethem: İhanetin Psikolojisi
Kaan Arslanoğlu

Geçenlerde çok merak ettiğim bir konuda iki kitabı peş peşe okudum: 1- Çerkez Ethem, Ahmet Efe, Bengi Yay., 3. baskı 2009, 795 sayfa, 2- Baki İlk Selam-Çerkes Ethem, Emrah Cilasun, Agora Kitaplığı, 3. baskı 2009, 242 sayfa.

Türkiye’de tüm sosyalistlerin kafasında tarihten gelen sorulardır: Çerkez Ethem ve Yeşil Ordu’nun yenilgisiyle bir fırsat mı kaçırılmıştır sosyalizm için? Resmi tarihin “Çerkez Ethem’in ihaneti” kurgusu yalana mı dayanmaktadır?

Kitapları okuduktan sonra kuşkularım ortadan kalktı. Artık bazı saptamaları net yapabilirim: Çerkez Ethem ve yandaşları emperyalizmin kalıcı işbirlikçileri olmaları dolayısıyla, ulusal hainlikleriyle birlikte sosyalizmin ve halkın düşmanıdırlar. Çerkez Ethem hiçbir zaman sosyalist olmamıştı, olmaması da bir yerde sosyalizmi korumuştur, sadece komünistlerin kendi birlikleri içinde faaliyet göstermesine izin vermiş bir sosyalizm sempatizanıydı.

Ethem Bey’in sosyalizm sempatizanlığı kötü bir şey midir? Tek başına elbette hayır. Ethem Bey’in Kurtuluş Savaşının ilk direnişçileri içinde yer alması, iç isyanları Millet Meclisi emriyle “başarılı” bir biçimde bastırması, işgalci Yunan birliklerine karşı ilk çatışmaları gerçekleştiren en büyük askeri gücü örgütlemesi olumsuz mudur? Tabii ki olumludur ve onun kurtuluş savaşına hizmetleri unutulmamalıdır.
Problem onun ve kardeşlerinin kişiliğindedir. Özellikle Ethem kişiliği burada belirleyici rol oynar. Karizmatik bir liderdir Ethem. Gözü pek, zekası bir çete yöneticiliğine yetecek oranda gelişmiş, astlarına güven veren, acımasız, kendine aşırı güvenen, kendini aşırı beğenen, çete yöneticiliği bağlamında bir askeri cesaret ve yeteneğin her şeyi çözebileceğine inanan, yurdunu kendi bakış açısıyla seven ve bu doğrultuda özverili, yeniliklere açık, ama az eğitimli ve kendini hiçbir felsefeyle, ahlaksal ilkeyle bağlamayan, bağlayamayacak bir kişilik.

Narsistik-psikopat, karışık tipte kişilik bozukluğu gösteren siyasi liderlerde çok benzer tablolarla karşılaşırız. Bugün bir Kürtçü liderle ne kadar benzer bir kişilik Ethem kişiliği. Başka bir “ılımlı” İslami liderle de kısmi benzerlikler söz konusu. Birçok işbirlikçi lider, kendi zihinlerinde doğruyu temsil ettiklerine inanırlar. Kendi ölçü ve ahlak uzamlarında bir halk, millet, yurt sevgisine sahiptirler. Kendilerinin halka fedakarca hizmet ettiklerini düşünürler. Asla işbirlikçi değillerdir ruh dünyalarında; sadece büyük amaç için siyasi taktiklere başvurmakta, geçici ve zorunlu birliktelikler yaşamaktadırlar. Akıllı kendileridir hesapta, başkalarını kullanırlar, o sırada güya kendilerini kullandırtmazlar.

Bakın Çerkez Ethem’e: Sosyalizm sempatizanıdır, aynı zamanda şeriatçı dindar. Yunan’a karşı en kararlı savaşandır, ama ilk sıkıştığında Yunan’la gizlice görüşmeye başlayan. İngiltere, Fransa’nın bu ülkedeki emellerini en iyi bilen ve ona karşı mücadele eden, ama hiç olmayacak zamanlarda onlarla görüşmekten, pazarlıktan kaçınmayan. Çerkez milliyetçisidir, ama Çerkezlere büyük kötülük yapan, onları asan, öldüren, aldatan. Yoksul köylünün zenginlere karşı hakkını koruyan odur, ama yoksul köylüyü acımasızca soyan, katleden de kendisidir. Pazarlık ettiği çevreleri aldattığını sanır, ne ki o çevreler bin tane Ethem’i ceplerinden çıkarır.

Psikopat ya da ağır tipte kişilik bozukluğu gösterenlerde doğru için tek ölçüt, o anki kendi duygularıdır. Güvenilecek tek otorite kendi benlikleridir. Onlar neyi ne zaman yapsalar, o doğrudur. Karizmatik ve büyük lider olmak için elbette normal dışı ve belli özellikleri çok ileri fırlamış bir kişilik gerektir. Yüksek bir özgüven, coşku, cesaret. Ancak bu hissedildiği zaman, kadrolar ve kitle lidere güvenmeye başlar. Ama bunların dışında bir de liderlik zekası denen şey vardır. Zihninizin bir yanı çılgıncasına ilerle diyecek, bu yanı kitlelere aksettikçe güven ve coşku uyandıracak; ama zihninizin başka bir yanı onu dizginlemeye, akılcı yollara akmaya zorlayacak. Ağır kişilik bozukluklarında zekayı kıt gibi gösteren ve sonuçta aklı kısıtlayan şey, denetim mekanizmasının zayıflığıdır. Nitekim Ethem, bu düzeneğinin zayıflığı nedeniyle çılgınca hatalar yapmıştır peşi sıra.

Nedir? Çerkez isyanları dahil isyanları bastırmada aşırı zalimlik göstermesi ve Çerkezlerin de önemli bölümünün düşmanlığını kazanması. Emrindeki çetelerin halkı soymasına engel olmaması, bunu örgütlemesi. Kurtuluş güçleri safında savaşırken Padişah güçleri ve İngiliz ajanlarıyla ilişkisini sürdürmesi. Düzenli ordu fikrinin uygulama şansını önemsememesi, kendi çetelerine aşırı güven. Düzenli ordu üstüne gelir gelmez Yunan’la pazarlığa başlaması. Yunan’a teslim olmadan Yunan’la eşgüdüm halinde Türklerle savaşması. Yenileceğini anlayınca aşırı korkuya kapılması ve Yunan’a teslim olması. Teslim olduktan sonra yıllar boyu işbirlikçiliğin hemen tüm vecibelerini yerine getirmesi. Birliklerinin Yunan’la birlikte kurtuluş güçlerine karşı savaşması. Kendisinin ve kardeşlerinin Çerkez Konferansı toplayarak ve başka yollarla, kemalizmi bahane ederek, kurtuluş savaşına karşı silahlı ve siyasi mücadeleyi Yunanlıların koynunda, bol para alarak sürdürmesi. Bu faaliyetleri ölünceye dek, İngiltere ve daha sonra Fransa’yla işbirliği içinde Cumhuriyet’e karşı devam ettirmesi. (Ethem Yunan’a sığındıktan sonra sosyalizmi tümden unutmuştur!)

İki kitapta da bu yolda inandırıcı belgeler sunuluyor. İkincisinin Ethem’i destekler yönde sonuçlara vardığını anımsatmalıyım. Fakat belgeselciliği dürüsttür Cilasun’un. Yine de tarihsel olaylar, insanın kesin yargıya varmasını sağlayacak denli kesin belgelerle desteklenmedikçe kavranamaz. Ne var ki, ancak sonlara doğru, Çerkez Ethem’in kendi elinden çıkma risalesini okumamla birlikte, tamam durum budur diyebildim. Eğer bu risale doğruysa (yeğeninin torunu Cilasun böyle olduğunu söylüyor) Ethem kişiliği tüm netliğiyle karşımızda.
Söz konusu risalede “hiçbir hata” yapmamış, kendini ve onca yaptıklarını hiç sorgulamamış, en ufak vicdan azabı yaşamayan, yaşamı boyunca ben ne yaptım dememiş çok tipik bir ağır anti-sosyal kişilik görüyoruz. Ethem Bey, risaleyi yazarken Sefer Berzeg’i düşünmüş müdür acaba? Düşünmüşse de hak ettiğini buldu, diye düşünmüştür. Ethem kafasını ihanete takmış. Hain olduğunu bal gibi biliyor bir yanı, hainlik takıntısı bende değil, Ethem’de, zihninin öte yanı hainliği başkasına yansıtmaya çalışıyor ümitsizce. Kısa belgede otuz kereden fazla “hain” ve “ihanet” sözcükleriyle Mustafa Kemal’i suçluyor. Bir o kadar sayıda “aşağılık”, “iğrenç” sözcüklerini kullanıyor. Evet, bu Ethem, Sefer Berzeg’i keyif tatmini için astıran adamla aynı kişi olabilir.

Sefer Berzeg olayındaki iddialar şunlardır: Sefer Bey, padişahçı Düzce isyanının ele başıdır. İsyan Ankara’yı tehdit edecek boyuta dek genişler. İsyanın üstüne Çerkez Ethem ve Refet Bey gönderilir. Durumun ciddiyetini idrak eden Sefer Bey, Refet Bey’le buluşur ve teslim olmayı kabul eder. Durum Ethem’e bildirilir, Ankara anlaşmayı onaylar. Mudurnu’da Refet Bey, Sefer Berzeg’i uyarır: Ethem’e güvenmemesini ve Düzce’ye dönmekte acele etmemesini söyler. Sefer Bey dinlemez, döner. Ethem hiç çatışma çıkmaksızın Düzce’ye girer ve anlaşmaya aykırı olarak Sefer Bey’i ve çoklarını tutuklar. O akşam (26 Ocak) Mustafa Kemal kimsenin idam edilmemesini isteyen bir telgraf gönderir Düzce’ye. Ethem bu telgrafı görmezden gelir ve 27 Ocak sabahı Sefer Bey’i ve başka 14 kişiyi astırır. 28 yaşındaki Sefer Bey’in idamını bizzat izler. Daha çirkin şeyler de söylenmektedir trajik olay hakkında. Sefer Bey’in yakınlarına göre Ethem Bey, Sefer Berzeg’in eşi Nuriye Hanım’ı, Sefer Bey’le evlenmeden önce istetmiş, kızın ailesi onun Ethem’le evlenmesine izin vermemiştir. Nuriye Hanım’ın Sefer Bey’le evliliği gündeme gelince Ethem öfkelenir. Sefer Bey’le, İstanbul’da Borsa Kıraathanesi’nde kavgaya tutuşur. Birkaç yıl sonra da meşum yolla intikamını alır. Nuriye Hanım, eşinin idamından ötürü ölünceye dek kendini suçlamış, Ethem’i lanetlemiştir.

İşbirlikçi ruh: Bugün aydınlarımız arasında yaygın. Liderlerinkinin aksine aydınlarımızda işbirlikçi ruhun gelişmesi için ileri bir psikopati gerekmiyor. Sıradan insan için işbirlikçilik basit bir zihinsel oynamayla mümkün. En kolay yolu Fotoshop yöntemi. BÜYÜK RESİM’de tam ortada duran ve her tarafa kollarını uzatmış EMPERYALİZM’i fotoshopla hoop silersiniz, alttaki, halkın bedenleri üstünde koşturan küçük güçlerden birini düşman, ötekini dost görürsünüz, olur biter.

Ragıp Zarakolu bakın Cilasun’un Ethem’i destekleyen kitabını tanıtırken ne diyor: “Ethem’in ‘düşmana kaçma’ diye nitelenen davranışı ise, katledilme tehlikesi karşısında başvurduğu basit bir ‘siyasi iltica’ olayıdır.” Ne güzel değil mi! Bu vesileyle Türkiye’de 80 sonrası “siyasi ilticacı” olarak gidenlerden bir bölümünün Avrupa için çalışır siyasi ajanlara dönüşmesinin mekanizmasını kavrıyoruz. Peki Ethem’e atfedilen kahramanlıklardan çoğunu gerçekleştiren, Ethem’in sağ kolu Parti Pehlivan Ağa neden Yunan’a sığınmamış? Kemal güçlerine de katılmadığı halde Cumhuriyet’ten sonra Ege’de yaşayarak niye sağ kalmış?

Pınar Selek ise Özgür Politika’da aklımızı iyice açıyor: “Kitabı okurken Çerkes Ethem sorununun kişilerin ya da çetelerin isyanından değil, Osmanlı ve Türkler tarafından Çerkes olarak adlandırılan Adige cemaatinin Kemalist iktidar tarafından bir tehdit unsuru olarak algılanmasından kaynaklandığını görüyor, Adige'lerin sürgün topraklardaki karmaşık yolculuğuna dair işaretleri ediniyor, hisleriyle bağ kuruyorsunuz… Cilasun, Çerkes Ethem olayında devlet içi çeteleşmeyi, çete-ordu ilişkilerini, doğrular adına daralan ve kendine her şeyi hak gören kemalist-ittihatcı-saltanatcı-devletci geleneği, kutsallıkları koruma adına gizliliğe ve gruplaşmalara dayalı siyaset geleneğini açık ediyor.”

Selek’e göre, İngiliz, Yunan, Fransız işgali, halkın yabancılarca doğrudan katli yok, sadece devlet ve çeteler arasında iğrenç çelişkiler var. Günümüz işbirlikçileri de Ethem gibi kendilerini akıllı sanırlar. Yabancıların yüksek olanaklarından yararlanırlar, ama kendilerini kullandırtmadıklarını, cin fikirle onları kullandıklarını düşünürler. Fakat eskiden işbirlikçiliğin akla uydurumu zordu, şimdi çok kolay.





Emeğine ve paylaşım isteğine teşekkür ederim.





 

gandor08

Yönetici
6 Ocak 2013
18,366
141,635
Problem onun ve kardeşlerinin kişiliğindedir. Özellikle Ethem kişiliği burada belirleyici rol oynar. Karizmatik bir liderdir Ethem. Gözü pek, zekası bir çete yöneticiliğine yetecek oranda gelişmiş, astlarına güven veren, acımasız, kendine aşırı güvenen, kendini aşırı beğenen, çete yöneticiliği bağlamında bir askeri cesaret ve yeteneğin her şeyi çözebileceğine inanan, yurdunu kendi bakış açısıyla seven ve bu doğrultuda özverili, yeniliklere açık, ama az eğitimli ve kendini hiçbir felsefeyle, ahlaksal ilkeyle bağlamayan, bağlayamayacak bir kişilik.

Bende yazmıştım HIRS.

Yazıya göre zaten kendiside durumunu kabullenmiş.

Ama zaten o yıllarda, o kadar çok vatan haini varmış ki, aradan sıyrılıp günümüze kadar zenginliklerini sürüdürenler bile vardır.

Neyse bu konuyu fazla da kurcalamaya gerek yok.

Haldun Sevel'in Ustura Kemal kitabınıda tarayacağım, ordada göreceğiz hainleri, satılmışları, vatanını düşünmeyen şerefsizleri, o yıllardan sıyrılıp belkide sülalesini devam ettirenler bile vardır şu an vatanımızda.

Ben asıl tek kurşun atmadan vatanı satan vatansızların aramızda ülkemizde yaşamasını kaldıramıyorum.

Etem Bey sonuçta bir çok iş başarmış, hırsı yüzünden kaçmış, içi içini yiyerekte ölmüştür. Bu asılmaktan da beterdir. Vatansız olarak ölmek.
 
Üst