Baltimora

Yönetici
16 Nis 2009
9,577
34,703
İstanbul
music-for-the-masses-2.jpg


ALINTIDIR..

DEPECHE MODE BİYOGRAFİ

İsimlerini Depeche Mode (Hızlı Moda) adlı bir Fransız moda dergisinden alan grup, David Gahan, Martin Gore, Alan Wilder ve Andy Fletcher adlı dört İngilizden oluşmaktadır. Peki Depeche Mode'un müzik alemindeki hüneri nedir, ne onları popüler ve Rock Tarihinin km taşlarından biri yapmıştır. İsterseniz uzun ve ince bir yola çıkıp bunu bir araştıralım.
Aslında tam bir Rock topluluğu olmayan Depeche Mode, normal Rock formundaki gitar çığlıklarını yada davul gümbürtülerini klavyelerde toplayıp, bir Supertramp yada Pink Floyd geleneğiyle dışa vurmayı hedeflemiştir. Rock ve Elektronik arasındaki dengeyi performansın sağlamlığıyla desteklemek de diğer amaçlarıydı.
Neden gitar, davul ve bas gitar değil de 3 klavye? İngiltere ve Amerika'da 60'lı yıllarda başlayan Beatles ve Rolling Stones'un başını çektiği Beat Rock'a zamanla Hard Rock (The Who vs.), Heavy Rock (Led Zeppelin vs.), Psychedelic Rock (Pink Floyd vs.), Barok Rock ve 70'li yılların sonunda da Sex Pistols'un başlattığı Punk Rock eklenerek, Rock müzikte açılımlar ve bölünmeler başlamıştı. 80'li yıllarda ise Punk Rock'ın saldırgan tavrını benimseyen ancak tavrına felsefesine saygılı kalan harmonik açıdan güçlenmiş yeni bir tarz oluştu. The Cure ve Smiths'in başlattığı bu akım hâlâ sürüyor. Ancak 70'lerin sonlarında gitar soundu denilen, Rock'da alışılagelen şeylerin dışında yeni şeyler keşfedilmeliydi. İnsanlar artık sert gitar rifflerinin dışında yeni şeyler duymak istiyorlardı (bu synthisizerın önlenemez yükselişinin başlangıcıydı adeta).

Bu tarz gelişti ve zamanla synthisizer gitarın önüne geçmeye başladı. İşte tam o sıralarda Leonard Cohen ve Beatles şarkılarıyla büyümüş dört amatör ve yeni yetme müzisyen, kucaklarına keyboardlarını alıp, Rock felsefesini dijital seslerde aramaya başladılar.

Depeche Mode, müziğinde önce soğuk ve nemli bodrum hayatını, endüstri bacası kokan Progressive ve psikolojik bazen agresif kaçabilen yaklaşımları kullandı. Bunları teknolojinin notalara kazandırdığı çağdaş Rock mistisizm anlayışı ile birleştirdi ve Depeche Mode tarzı yaratılmıştı işte.
Ancak Depeche Mode'u Depeche Mode yapan, bugünkü yaşamın her birimizin içinde oluşturduğu reaksiyonları, hayalcilikten uzak tamamen gerçekçi ve yalın bir anlatımla topluma mal edebilmeleri, bunu yaparken de ellerimizi ayaklarımızı kafamızı ister istemez oynatmamızı sağlamaları ve bunu Rock felsefesiyle bize yaptırmalarıdır. Günümüzde herhangi bir Dance parçasında dans edebilirsiniz yada Jim Morrison'la beraber felsefe yapabilirsiniz. Ama Depeche Mode ile hem felsefe yapıp hem dans edebilirsiniz. İsteyen kafa bile sallar. Birde kısaca grubun müzikal kronolojisine göz atalım.
81 Şubatındaki ilk singleları, "Dreaming of Me" İngiltere listelerinde 54 numaraya dek yükseldi. Aynı yılın Haziran ayındaki ikinci single "New Life" grubun önlenemez yükselişinin başlangıcıydı. Hemen Kasımdaki üçüncü single "Just Cant Get Enough" onları İngiltere'nin en çok tanınan grubu yaptı. İşte tam o sırada grubun şarkılarını yapan ve bu grubu şu anki konumuna getiren Vince Clark gruptan ayrıldı. Daha sonra "Erasure I Kurdu" ve "I Love to Hate You" ile büyük başarı elde etti. Beyinsiz kalan grup önce biraz afalladı ama sonra Martin Gore da en az Vince kadar sağlam bir besteci olduğunu 82'deki singleları "See You" ile kanıtladı ve listelerde 5. Sıraya kadar yükseldi bu çalışma. Bu single grubun en iyi çalışması olarak nitelendirildi. Beşinci singleları "The Meaning of Love" ile Amerika turnesine çıktılar. Turneden hemen sonra ikinci albüm için stüdyoya giren DM yeni singleları "Leave in Silence" ve "Broken Frame" ile Vince Clark'sız da ayakta kalabileceklerini kanıtladı ve Martin Gore'un geleceğin parlak bestecilerinden biri olacağının sinyalini verdi. 83'deki yedinci single "Get The Balance Right" dan sonra Depeche Mode iyice ünlendi ve büyük bir Dünya turnesine çıktı. Aynı yılın sonlarında üçüncü albümlerini çıkaran DM bu albümden "Everything Counts", "Workhard", "Construction Time" singlelarını çıkardılar. Depeche Mode 84-86 yılları arasında "People Are People", "Master and Servant", "Stripped" ve "Black Celebration" ile imajlarını da iyice sağlamlaştırıp, enerjik ve usta performansıyla ünlerini Dünya çapında duyurmuşlardı.

Bir yıl aradan sonra 17 Nisan 1987'de şimdiye kadar yaptıkları en iyi albüm olan Music for The Masses I"ı çıkardılar. Satışları platine ulaşan bu albümden çıkan singlelar Depeche Mode'un artık iyiden iyiye ustalaştığını ve kabul edildiğini ispatlıyordu. 88 Los Angeles konserlerini, 1989'da 101 adlı bir Double albümde toplayan DM bu albümle müzikal çizgisinden taviz vermeyen, bir grubun teknolojiyi ve tutkuyu, seçkinliği ve popülistliği nasıl kendi içinde barındırdığının somut bir örneğiydi. Yine 89'daki "Personal Jesus" (Kendi İsanız), grubun Rock tarihindeki dönüm noktası olarak kabul edilir. Dijital haykırışların, sert ve tutucu Rock gitarlarıyla beslendiği bu şarkı Depeche Mode'u artık iyice uçurmuştu. "Personel Jesus" şimdiye kadar Amerika'da en çok satan single cd ödülünü aldı. 1990'da Depeche Mode şimdiye kadar yaptıkları en iyi albüm olan "Violator" ile dünyayı titretti. Artık onlar yeni yetme dört amatör değil, ne yaptıklarını çok iyi bilen, sürekli taklitleri yapılan saygı gören 30'lu yaşlarda 4 usta İngiliz müzisyeniydi. 93'deki "Songs of Faith and Devotion" ve 98'deki "Ultra" albümleri, 90'lı yılların Rock gitarıyla (ki bu Punk-Hard- ve Funk öğelerini içinde barındırmaktadır) zaten iyi bildikleri dijital çığlıkların iyi bir şekilde harmanlanmış olduğu, grubun en iyi ve ustalık albümleridir.
Bu arada grup elemanları, özellikle solist David uzun yıllar alkol ve uyuşturucunun esiri olarak yaşadılar ve belki de bu onların bu denli üretici olmalarını sağladı. Tabi bu tartışılabilecek bir durumdur ama onların dediği bu. İntihar girişimleri, overdoselar, seks alemleri derken 40'lı yaşlarına gelen grup uçurumun eşiğinden 98'deki "Ultra" için döndüler. Tedaviler, doktorlar... Aslında bu bambaşka bir hikayedir...
En başında dediğim gibi Depeche Mode yani hızlı moda gerçekten de isimleri gibi sürekli bir değişim içinde olmuş, sürekli kendini aşmaya çalışmış ve hemen hemen her albümünde bunu başarmış Rock müziğin alternatif hatta kendi tarzında en uç noktalarına ulaşmış bir yeni çağ grubudur. Bir Little 15 ile önümüzdeki yüzyılda dahi dinleneceğine emin olduğum bu alternatif İngiliz topluluk şimdi müziğin azgın dalgalarında beyaz köpüklerin olduğu yerdeler. Dalganın kırılma noktasında yani, en tepesinde yani...
Son söyleyeceğim şudur ki Depeche Mode 80'li yılların dijital çığlığıdır.
 
Son düzenleme:

Baltimora

Yönetici
16 Nis 2009
9,577
34,703
İstanbul
Depeche Mode - Everything Counts (1983)

80'lerden günümüze değin kariyerlerini başarıyla sürdüren; İngiliz Synthpop - Newwave grubu Depeche Mode'un klasikler arasına giren hoş bir parçası sizlerle..

Grubun bariton sese sahip solisti Dave Gahan olmasaydı iddia ediyorum ki grup bu kadar başarılı olamazdı.. Keyifli seyirler, dinlemeler..
 
Son düzenleme:

Baltimora

Yönetici
16 Nis 2009
9,577
34,703
İstanbul
21 Haziran 1982 tarihli HEY dergisinin 33'ncü sayısında Depeche Mode'a da yer verilmiş.
Köşede; "Yeni bir Beatles olmak istiyoruz!" ve "Mozart günümüzde yaşasaydı,
o da mutlaka disko müziği yapardı."
sözleri dikkat çekiyor.

Bence Beatles'ı çoktan geçtiler, fakat Mozart ile ilgili sözleri hakkında yorum yapacak bir bilgiye sahip değilim açıkcası. :)

Depeche-Mode-HEY-1982-YILI-SAYI-33-21-HAZ-RAN-1982.png
 
Son düzenleme:

ayberk

Süper Üye
14 Nis 2011
310
386
Eyüp Sultan
Kurulalı nerdeyse 40 yıl oldu ve onlar hiç dağılmadan daima müziğin içinde oldular. Ben de Beatles'ı geçtiklerini düşünenlerdenim.
 

Baltimora

Yönetici
16 Nis 2009
9,577
34,703
İstanbul
Depeche Mode - Enjoy The Silence (1990)

New Wave tarzının en sevilen gruplarından olan Depeche Mode'un çok sevdiğim bir parçası sizlerle..

1980 yılında kurulan grup, kariyerlerine verdikleri konserler ve çıkardıkları başarılı albümlerle emin adımlarla devam etmektedirler.. Depeche Mode'un, 14. Stüdyo albümü ise 2013 yılının Nisan ayında yayımlanacaktır. Keyifli seyirler..

 
Son düzenleme:

voyagerman

Kıdemli Üye
5 Eki 2016
191
523
Ankara/Batıkent
Sevgili Baltimora zannediyorum aynı dönemde büyümüş aynı dönem aynı şeyleri yapmışız.Depeche mode benim hayatımda 91 senesinden bu yana var.92 de askerdeyken the songs of the Faith and devotion çıkmıştı.walkman den kaseti çıkartmadan günlerce dinlemiştim.Stripped şarkısını söyleyerek Alanya'da kız tavladığım bile olmuştur.Türkiye de hakettiği değeri görmemiş bir grup olan d.m du tanıyan bilen birini bulunca yazmak istedim.sagol Varol dostum.
 

Baltimora

Yönetici
16 Nis 2009
9,577
34,703
İstanbul
Sevgili Baltimora zannediyorum aynı dönemde büyümüş aynı dönem aynı şeyleri yapmışız.Depeche mode benim hayatımda 91 senesinden bu yana var.92 de askerdeyken the songs of the Faith and devotion çıkmıştı.walkman den kaseti çıkartmadan günlerce dinlemiştim.Stripped şarkısını söyleyerek Alanya'da kız tavladığım bile olmuştur.Türkiye de hakettiği değeri görmemiş bir grup olan d.m du tanıyan bilen birini bulunca yazmak istedim.sagol Varol dostum.
Sevgili voyagerman, yazdıklarınız için teşekkür ederim. Bence de aynı şeyleri yaşamışız. :) Şu sıralar pek nostalji paylaşımı yapacak zamanım yok, lakin fırsat olduğunda elimden geldiğince bu başlığı yeni gönderilerle aktif tutmaya çalışacağım. :)
 

Ray Luca

Aktif Üye
11 Tem 2016
348
1,317
Çengelköy
Master and Servant'taki It's a Lot It's a Lot kısımlarını Coro diye bir grubun Because the Night adlı şarkısıda da duymuş ve
"Bunu Depeche Mode'dan araklamışlar." falan demiştim.
Belki de izin alarak yapmışlardır bilemem.
Sonradan da Because the Night'ın Bruce Springsteen bestesi olduğunu öğrenmiştim.
Öğrenciydik o zamanlar.
Devamlı öğreniyorduk. :)
 

Baltimora

Yönetici
16 Nis 2009
9,577
34,703
İstanbul
Master and Servant'taki It's a Lot It's a Lot kısımlarını Coro diye bir grubun Because the Night adlı şarkısıda da duymuş ve
"Bunu Depeche Mode'dan araklamışlar." falan demiştim.
Belki de izin alarak yapmışlardır bilemem.
Sonradan da Because the Night'ın Bruce Springsteen bestesi olduğunu öğrenmiştim.
Öğrenciydik o zamanlar.
Devamlı öğreniyorduk. :)
Sevgili Ray Luca, Avrupa'da telif hakları konusu o yıllarda da çok sıkı tutulduğundan ben bunun izin alınarak kullanıldığını düşünmüştüm ve hala öyle düşünüyorum. Zaten Sample bile olsa Depeche Mode gibi bir Dünya markasının eserinden bir şeyleri izinsiz kullanacakları pek mantıklı gelmiyor. (Ne de olsa CO.RO. bu eseri onların şöhretlerinin ve popülaritelerinin tavan yaptığı dönemlere dahil olan 1992'de yayınlamış. )

Neyse, bugün sizlerle Hey Dergisi'nde yer alan 2 sayfalık bir Depeche Mode yazısı paylaşacağım. Yazıda grubun klavyecisi Vince Clark'ın ayrılması sonucu sendelenmeleri ve ardından kendilerini toparlayarak zirveye çıkmaları konu alınmış. (Hey Dergisi 9 Kasım 1985 Sayı 54) Keyifli okumalar..

Depeche-Mode1-Hey-Dergisi-9-Kas-m-1985-Say-54.jpg
 

Baltimora

Yönetici
16 Nis 2009
9,577
34,703
İstanbul
Depeche Mode'un benim en sevdiğim parçası: Little 15
www.youtube.com/watch?v=OTUlg__sVYo&feature=youtu.be
Bu parça grubun beyni olan Martin Lee Gore tarafından, Depeche Mode solisti Dave Gahan'ın 15 yaşında uyuşturucuya kurban verdiği öz kardeşine ithafen yazılmıştır. İşte bu yüzden en özel Depeche Mode eserlerinden biridir. Ne tesadüftür ki bugün arabada giderken özellikle dinlediğim Depeche Mode eserlerinden biri de buydu. paylaşımınız için teşekkür ederim sevgili ostrakismos.
 
Son düzenleme:

agartan

Onursal Üye
28 Haz 2019
1,225
11,296
Depeche Mode: Spirits in the Forest (2019)

Depeche Mode: Spirits in the Forest (2019)

Yönetmen: Anton Corbijn
Ülke: ABD
Tür: Belgesel, Müzik
Vizyon Tarihi: 21 Kasım 2019 (Almanya)
Dil: İngilizce
Nam-ı Diğer: Spirits in the Forest: A Depeche Mode Film
iMDb Rating: 8.0


Sunum: 760 MB, 720p, orijinal dilde ve Türkçe altyazısı yanındadır.

Spirits in the Forest:


11023922.jpg


Ünlü İngiliz müzik grubu Depeche Mode'un 83 dakika süren canlı konser / belgesel filmi.
Ödüllü film yapımcısı ve uzun süredir Depeche Mode'un sanatsal ortağı Anton Corbijn tarafından yönetilmiş. (Anton Johannes Gerrit Corbijn van Willenswaard)
Film, grubun Almanya'nın Berlin, Waldbühne'deki Küresel Ruh Turunun son konserini ve grubun altı hayranının hikayesini anlatıyor.


LiVE SPiRiTS adlı tam konsere sahip bir DVD ve Blu-Ray 26 Haziran 2020'de piyasaya sürülmüş. (torrentlerde henüz yok :()

Müzikseverlerin ilgiyle izleyebileceği; tüm dünyada aynı anda 2800 sinemada gösterime giren film, iMDb'de 8'lik reyting almış.
Depeche Mode grubu, 2017'de Küresel Ruh Turuna çıkarak muhtaç insanlara güvenli, temiz içme suyu sözü vermiş ve
en az 50.000 insanın temiz suya kavuşacağını taahhüt etmiş.


Filmin ana karakteri olan altı hayran, Moğolistan'dan Indra Amarjagal, Berlin'de yaşayan Brezilyalı Daniel Cassús, ABD'den Liz Dwyer,
Romanya'dan Christian Flueraru, Fransa'dan Carine Puzenat ve Kolombiya'dan Dicken Schrader.

Altyazı, şarkıların Türkçe sözlerini de içeriyor.


Keyifli izlemeler, sağlıklı, huzurlu ve mutlu günler dilerim.


*
 

Baltimora

Yönetici
16 Nis 2009
9,577
34,703
İstanbul
Depeche Mode'un insani duyarlılık göstererek sosyal sorumluluk projelerinde yer alması, benim gibi onu sevenlerin gözünde daha da büyütüyor. İlk fırsatta izleyeceğim Üstadım Teşekkür ederim.
 

Baltimora

Yönetici
16 Nis 2009
9,577
34,703
İstanbul
9 Kasım 1985 (Sayı 54) tarihli Hey dergisi; Depeche Mode'un 1981'den 1985'e kadar çıkardıkları tüm 45'liklerde "Hit" olan, listeleri altüst eden 13 şarkıyı bir LP'de toplayarak "The Greatest Hits 81-85" adını vedikleri ve müzik dünyasında olay olan albümleri hakkında bir habere yer vermiş.

51124829762_a5bc2f452f_o_d.jpg
 
Üst