"Zagor" mecmuası

Baltimora

Yönetici
16 Nis 2009
9,577
34,702
İstanbul
50293288957_38ac948b14_w_d.jpg


Çocukluğumun idolü.. "Zagor Tenay", nam-ı diğer Baltalı İlah..Cesur, akıllı, çevik, dürüst, barışsever ve iyilik adına ne isterseniz bünyesinde barındıran gerçek bir kahraman.. O ve en yakın arkadaşı "Çiko" ile geçirdikleri maceralarını unutmak imkansızdır benim için..
 
Son düzenleme:

Baltimora

Yönetici
16 Nis 2009
9,577
34,702
İstanbul
50293115586_e9550fc902_w_d.jpg


BALTALI İLAH NAM-I DİĞER "ZAGOR TENAY"

"Zagor Tenay", İtalyan yazar Sergio Bonelli ve ressam Gallieno Ferri tarafından yaratılmış bir çizgi-roman kahramanıdır.

İlk macerası 1961’de yayınlanan Zagor Tenay (ki bu isim kızılderili dilinde 'Baltalı İlah' anlamına gelmektedir) Meksikalı arkadaşı Don Çiko (Chicco?) Felipe Cayetano Lopez Martinez Gonzalez ile birlikte Darkwood ormanında yaşamaktadır.

Bu sanal mekan Amerika’nın Pennsylvania eyaletinde yer alan bataklıklar içindeki bir orman olarak gösterilir. Zagor çizgi-romanında anlatılan olaylar tahminen 1830 – 1835 yılları arasında geçmektedir.

Zagor'un asıl adı Patrick Wilding olup; babası Mike ve annesi Betty’nin Abenaki kızılderilileri tarafından öldürülmesine şahit olmuş ve bunun üzerine haksızlıklar ve zalimlerle savaşmak üzere ‘Baltalı İlah’ karakterine dönüşmüştür.

19.Yüzyıl dekor içinde özel kostüm giyen bir çizgi-roman kahramanı böylece ortaya çıkar. Zagor zaman zaman kervanları korur ve onlara rehberlik ederken, bazen kızılderililerle uğraşmakta ama esas Zagor'luğunu vampir, kurt adam, uzaylı vb. gibi fantastik düşmanlarla kapışırken göstermektedir.

Bir yanında taş ve tahtadan yapılmış bir balta, diğer yanında tabancayla dolaşan kahramanımız, savaşırken "AHYAAKK" diye çığlık atmaktadır.

Yani tipik bir Western karakterinden ziyade bilimkurgu ve fantastik öğelerle desteklenen bir çizgi-roman kahramanından bahsediyoruz.

ZAGOR FİLMLERİ TÜRKİYE’DE ÇEKİLDİ

İtalya’da tanınmasına ve sevilmesine rağmen Zagor’un popülaritesi Türkiye ve eski Yugoslavya’da o kadar yüksek derecelere ulaştı ki, bu ülkelerde Zagor filmleri bile çekildi.

Zagor'un Dünya sinemalarında ilk görünüşü yine Yeşilçam sayesinde olmuş, 1970 yılında Mehmet Aslan yönetimindeki ilk filmde kostümü Cihangir Gaffari giymiştir.

1971'de Nisan Hançer yönetiminde iki Zagor filmi daha çekilir. Bunlar Zagor Kara Bela ve Zagor Kara Korsan'ın Hazineleri'dir. Her ikisinde de Zagor rolünü Levent Çakır üstlenir. Bu iki filmde de çizgi-romandan beyazperdeye birebir aktarılmış senaryo, dekor ve makyajlar görürüz.

Halihazırda Türkiye’de çizgi-roman hayranlarının bir numaralı favorisidir. Hatta ismini Zagor’un mekanı ‘Darkwood"’dan alan Darkwood Sakinleri adlı bir çizgiroman kültürü dergisi bile vardır.

Kaynak: Çizgi-roman Antolojisi
 
Son düzenleme:

Baltimora

Yönetici
16 Nis 2009
9,577
34,702
İstanbul
50292446943_3a191b649c_o_d.png


Zagor; gömleğindeki kartal simgesini "Wakinyan Tanka" (Büyük Beyaz Kartal)'dan esinlenerek yaratmıştır.. Wakinyan-Tanka, ürkütücü şekilde gürleyen bir kuştur, sedir ağaçlarıyla çevrili yüksek bir dağın tepesinde yaşamaktadır. Gözlerinde adeta şimşek çakmaktadır. Bunun yanısra bazı Kızılderili kabilelerince kartal Tanrı'nın sembollerinden sayılıp; Zagor kendini yarı Tanrı göstermek gayesiyle bu kartalı ters çevirip kullanmıştır..Tam olarak Za-gor-Te-nay kelimeleri Algonkin dilinde "Baltalı İlah" anlamına gelmektedir.
 
Son düzenleme:

Baltimora

Yönetici
16 Nis 2009
9,577
34,702
İstanbul
Bizim çocukluğumuzda ne yazık ki Zagor t-shirtleri yoktu,
şayet olsaydı onu almak için neleri göze almazdık ki!.. Ama bir taş ve sopa ile balta yaparak "Ahyaaaaaakk" diye tüm gün bağırdığımız çok zaman olmuştur...


50293279937_7b501539e0_o_d.png
 
Son düzenleme:

Baltimora

Yönetici
16 Nis 2009
9,577
34,702
İstanbul
ALO ZAGOR TENAY!.. :)
Doksanlı yıllardaki 900’lü hat furyasını hepimiz biliriz. İlk defa “alo seks” hatlarıyla başlayan bu akımın bizim gibi her şeyi günlük yaşayan carpe diem’i felsefe edinmiş bir toplumda coşmaması, şirazesinden çıkmaması mümkün değildi tabi ki. Nitekim öyle de oldu. Önce yurt sathındaki abazan bünyeler televizyondaki hisli kadın seslerini, “seni bekliyorum” nidalarını duyarak erekte organlarıyla 0900’lü tuşlara bastılar. Telefon faturaları aracılığı ile önce onların paraları toplandı. Ve fakat potansiyel inanılmazdı. Paralar tıkır tıkır geliyordu. Hedef kitle genişletildi, cümbüş başladı.

50293143251_c1d2ac62a2_o_d.png

Sibel Gökçe’nin “Ara Beni Boya Beni” hattını arayan “Kartal Maltepe” namlı kişi ile o yıllar tanıştık, Çocuklar için “alo masal”, ganyancılar için “Al eline kuponu ara Nalkapon’u”, yaşlılar için “Alo yalnızlık”, evde kalmış kızlar için “Alo Tarkan” derken, toplumdaki her farklı kesim için bir hat oluşturulmuştu. Orhan Gencebay bile “yalnız değilsin” şarkısını 94 yılında ilk defa 900’lü hatlarda dinletiyor, Bahadır Boysal bile, hatta ve hatta Doğu Perinçek bile 900’lü bir hat ile “gelin konuşalım, tartışalım” tadında furyadan faydalanıyordu.

Böyle bir ortamda bir avuç fumettici ve aslında daha kalabalık olan potansiyel çocuklar unutulmadı. arayın “Kızılmaske’yle Eden adasına bir yolculuk yapın”, “Tommiks’e yardım edin” , "Çelik Blek’e 50 kişi dalmış, yetişin” gibi provokatif sloganlarla ceplerdeki üç beş kuruş da indragandi yapılmaya başlandı.
0 900 900 286 , "Baltalı İlah Emrinizde!.", “Ara, Zagor ile birlikte Darkwood’a bir yolculuk yap” çağrısıyla havaya giren çizgi roman okur potansiyeli taşıyan bir sürü çocuk, gizlice hatları arayıp, 5-6 dakikalık; “Zagor koş, aahh, Kızılderililer geliyor, yihhuu, dikkat arkanda” vb zırvalardan oluşan ses kaydını, dakikası 8333TL’den dinliyor akabinde telefon faturaları ile birlikte bilindik süreç başlıyordu.

Bugün geçmişe nazaran daha da azalan, sürekli kan kaybeden bir çizgi-roman okur profilinden bahsediyor isek bunun sebeplerinden biri de 900’lü hatlar furyasıdır. Memo tembel çizer gibi iddia ediyorum… Bu iğrenç furyaya kadar kör topal da olsa kemik Zagor ve çizgi-roman okuyucusu düzenli olarak yetişiyordu. Toplamda bir avuç da olsa çocukken Zagor ve çizgi-roman ile tanışan bir kişi bir daha ondan kopamıyordu. Hoyrat velilerin “Teksas Tommiks” baskılarının yanında gizlice de olsa çizgi-roman okuyan çocuklar bu furya ile birlikte evlerdeki, üzerinde dört haneli numarası yazan ve bir dantel ile tozdan korunan, haftada bir iki görüşmenin yapıldığı telefonlara saldırıp, 7 dakikalık Zagor hikayesini dinledikten sonra, aybaşında gelen fatura ile birlikte babalarından hayatlarının sopalarını yemişler, nice telefon camdan balkondan atılmış ve parçalanmış, gencecik fidanların Zagor ile olan ilişkileri o yıllarda hunharca koparılmış ağaç yaşken eğilmişti. Tek başına cümle kötülüğe kafa tutan Zagor, kapitalizme yenilmişti.

ALINTIDIR..
 
Son düzenleme:

Baltimora

Yönetici
16 Nis 2009
9,577
34,702
İstanbul
50293300047_31db220944_o_d.png


Zagor'un ölümü nasıl olurdu?
Aslında kahramanımızın ölümsüz veya ölümsüzlüğe çok yakın olduğunu hepimiz biliyoruz. Yine de her insan gibi, en nihayetinde Zagor bile ölebilir. Kiki-Manitu ile sohbet etmişliği olsa bile. Ne olursa olsun. Yaşı ilerleyince bir kalp krizi geçerek ölebilir. Gereksiz, önemsiz bir görev esnasında kaza kurşununa kurban gidebilir. Veya Kiki-Manitu "Görevin bitti Zagor!" diyerek Zagor'un canını bizzat alabilir. Burada Zagor'un kaderi biraz da Manitu'nun ellerinde diyebiliriz. Kiki Manitu denilen bu çocuk genelde yukarıdan izlemeyi sevse de, Zagor'un süresinin dolduğunu düşününce aşağıya inerek olayı sonlandırabilir. Çiko'nun gözlerinin önünde Zagor'u öldürebilir. Evet, bunu yapabilir. Çünkü bu Kiki Manitu denilen çocuk hiçbir kuralı tanımaz, bilmez. Tabii, Zagor ölünce, gökyüzündeki mavi çayırlarda yeri hazır, ona eminiz. Gökkuşağı Köprüsü'ndeki dostlarının arasında takılacaktır. Bir süre orada yaşayacaktır. Ancak en sonunda "Ben sıkıldım." diyerek bulduğu uygun bir taştan ve uygun parçadan baltasını yapacak, oradaki adaletsizlikleri de dengelemeye çalışacaktır kendi çapında.

Konudan sapmayalım, esas olaya dönelim. Zagor ölebilir mi? Zagor'un geçtiği yılların 1810-1830'lu yıllar arasında olduğu varsayılıyor. Zagor bu maceralarda artık bir 40 yaşına ulaşmış olmalı. Lütfen, bırakalım da ulaşmış olsun yahu. Eh, 1830'da 40 yaşında olsa, taş çatlasa 1870, 1880'lere kadar yaşar. Amerikan tarihi hakkında bildiklerim çok zayıf olduğu için Darkwood'un olduğu eyalette ne haltlar döndüğünü bilemiyorum, araştırasım da yok. Neticede, Zagor çok fazla şey görecek kadar yaşamayacak. Örneği kızılderililerin yavaş yavaş rezervasyon bölgelerine yerleştirildiğini göremeyecek asla. Bu O'nun açısından çok daha iyi. Bunları görse bunalıma girerdi. İhtiyar haliyle hiçbir şey de yapamazdı. Hatta, kendisini içkiye verebilirdi, güçlü karakterine rağmen. Neticede Gerenimo bile kendisini alkole vermiş bir noktadan sonra. Zagor niye vermesin? Gerçekten, her şey bitince ne olacak, bilemiyoruz. Zagor eceliyle ölse de, ölmese de Dünya'ya yeterince, elinden geldiğince yardım etti mi? Etti. Dünyayı sayısız kere kurtardı mı? Kurtardı. Eh o zaman arkadaş, niye kasıyoruz bu kadar... Bir kaza kurşunuyla da, haince arkadan bir saldırıyla da, nasıl olursa olsun Zagor, ölürsen toprağın bol olsun. Seviyoruz seni.

Gönderen: Mohawk Chief / 20 Ekim 2009 Salı

Kaynak: Baltalı İlah Zagor blogu
 
Son düzenleme:

Baltimora

Yönetici
16 Nis 2009
9,577
34,702
İstanbul
Zagor’un yaratıcısı, efsanevi çizer Gallieno Ferri ilk kez Türkiye’den okurlarıyla İstanbul Kitap Fuarı’nda bir araya geldi ve ben maalesef Zagorlarımı imzalatacak vakti bulamadım..

Karamba Karambita!!!...
:(
 
Son düzenleme:

Baltimora

Yönetici
16 Nis 2009
9,577
34,702
İstanbul
50293305652_89dca7ce0c_o_d.png


Aslan Şükür: “Zagor’a Biraz İltimas Geçerdim Galiba…”

Fatih Okta

Türkiye’de çizgi roman denildiğinde akla gelen her çalışmanın kapağında Aslan Şükür’ün imzasına rastlamak mümkündür. Bunca emek ve tanınmışlığa karşın Aslan Şükür, tevazuyla geriye çekilmiş; 45 yıla yaklaşan çizerlik yaşamında kendisi ya da çizdikleri hakkında hiç konuşmamış.


Çizerlik yapan hemen herkesin çocukluğunda çizgi romanlar yer ediyor. Aslan Şükür nelerle ilgilendi, nasıl etkilendi, neleri okurdu?
Cevap biraz klasik olacak ama ben de o dönemdeki yaşıtlarım gibi genellikle Teksas- Tommiks, Kinova gibi yayınları okurdum. Tommiks’e bayılırdım ama okumama rağmen Pekos Bill’i çok da sevmezdim.

Nerelisiniz? Nerelerde okurdunuz?
Samsun, Bafra’lıyım ben, çocukluk yıllarım da orada geçti. İlkokulu Bafra’da, Ortaokulu İstanbul Fındıklı lisesinde, liseyi de Pendik lisesinde okudum. Doğumum mu ? Biraz yaşlandık galiba, 1945 doğumluyum.

İlk kez ne zaman gittiniz Babıâli’ye? ,
1962, 63 yıllarında... Çok yoğun çalışmamakla beraber sağa sola ufak tefek işler yapmaya başlamıştım. O dönemde çıkan Akşam gazetesi ve Hayat dergisine karikatürler çiziyordum.

İlk telifinizi hatırlıyor musunuz? Ne almıştınız o parayla?
İlk aldığım telif Akşam gazetesindendi, ne kadar paraydı hiç hatırlamıyorum ama hiç fena bir para değildi galiba. O parayla kışlık palto ve ayakkabı almıştım.

Çizer olarak kimleri kendinize örnek aldınız? Var mıydı böyle birileri?
Olmaz olur mu? Remzi Türemen...

Tatar Remzi mi ?
Aynen o...Hayri Caner’le Beyoğlu’nda bir büroları vardı. Bir gün Nebioğlu yayınevi için bir orijinalini almaya gittiğimde onu çalışırken görmüştüm. O gün yaptığı resimdeki bütün renkler bugün gibi hâlâ hafızamda durur. Öyle etkilenmişim yani. Gene o dönemde Akşam’da çalışan Nehar Tüblek ustanın da çok desteği olmuştu bana.

Sizi hep Tay Yayınları ile hatırlıyoruz. Öncesi nedir, öncesinde düzenli olarak çalıştığınız bir yer var mı?
Hayat ve Akşam... Arada Nebioğlu yayınevine de giderdim.

Tay Yayınlarına girişiniz nasıl oldu?
Yücel Köksal’ın sayesinde oldu. O dönemde Bakırköy’de turistik eşyaların üzerine resimler çiziyordum, Yücel ağabey çizdiğim resimleri çok beğenince beni Sezen Yalçıner beyin yanına götürdü. Sezen bey resimlerimi beğenince Tom Braks ve Zagor kapaklarıyla işe başladım.

Kaç yıl çalıştınız orada?
1971 yılında başladım, Tay kapanana kadar çizmeye devam ettim. Aynı dönem içinde başka yayınevlerine de çalışıyordum. Nil Yayınları, Altın Kitaplar, İnkılap ve Aka, Öğün gibi bir sürü yayınevine de yüzlerce kapak yaptım. Yaklaşık 35 senede binlerce kapak yaptım.

Günde kaç kapak çizerdiniz? Sizin çok kısa sürede çok sayıda kapak çizdiğiniz söyleniyor. Nasıl çalışırdınız, İtalyan orijinallerden görsel olarak faydalanıyordunuz elbette…
Bunun bir standardı yok aslında, sizin enerji ve istek durumunuza göre değişkenlik gösterebiliyor, ama diyebilirim ki elim bayağı hızlıdır. Hatta dünyada benim kadar yoğun çalışan kapak ressamı sayısının pek fazla olmadığını söyleyebilirim. Ben tek kapak pek yapmazdım, birkaç kapağı aynı anda çalışırdım. Özellikle Martin Mystere’da İtalyan kapaklarını örnek almıştım ama tersi durumlar da oldu. Örneğin Ferri benim Mister No’ya yaptığım bazı kapakları çok beğendiği için İtalya’da onları aynı kompozisyonla tekrar çizdi.

Teknik olarak nasıl çalışıyorsunuz? Kapak büyüklükleri, boyama biçimi..
Kullandığım boya genellikle guaj’dır. Kapağın kompozisyonuna göre bazen yarım kat bazen de iki kat büyüklükte çalışırım.

Hiç ekolin kullanmadınız bildiğim kadarıyla…
Hayır ekolin boya pek kullanmadım, benim stilime en uygun boya sanıyorum guaj. Bir dönem arka fonlarda air-brush’la da çalıştım ama fırçanın verdiği o sıcak dokuyu pek vermediği için epeydir kullanmıyorum.

Hiç yurt dışına gitmeyi düşündünüz mü veya yurt dışında kapaklarınız yayınlandı mı?
Yurt dışına gitmeyi pek düşünmedim ama aralıklarla yurtdışına da çalıştım. Almanya’da western hikâyeleri basan dergilere kapaklar yaptım, Danimarka’da bir yayınevi için James Bond kapakları yaptım. Yaptık işte bir şeyler...

İtalyan çizerlerden yaptığınız kapakları gören oldu mu? Hiç onlarla sohbet edebilme imkânınız oldu mu? Tay yayınlarına gelenler oldu mu örneğin?
Benim kapakları Ferri ve Sergio Bonelli gördü. İkisi de çok beğendiklerini söylemişler. Bonelli buraya geldiğinde konuşulanları pek anlamıyordum ama Sezen Bey işlerimin çok beğenildiğini söyleyince çok sevinmiştim. Böyle önemli kişilerden övgüler duymak güzel bir duygu...

Hiç çizgi roman yapmadınız galiba… Vakitsizlik mi yoksa özel bir tercih mi?
Hayır, hiç çizgi roman yapmadım, vakitsizlik demeyelim de tercih meselesi. O başka bir dünya...
Bunca yıl kapaklarını çizdiniz, mutlaka bir bıkkınlık olmuştur ama... Okur muydunuz çizgi romanları?

En sevdiğiniz, kapaklarını en severek çizdiğiniz çizgi roman hangisi?
Yok, pek bıkkınlık olmadı da yorgunluk diyelim isterseniz. Ben işimi seviyorum. Pek ayrım yapmazdım ama Zagor’a biraz iltimas geçerdim galiba... Çizgi romanların hepsini okumaya fırsat bulamasam bile sürekli takip ederdim.

Kaynak: "Yeni Serüven" dergisi (28 Ocak 2007)
 
Son düzenleme:

Baltimora

Yönetici
16 Nis 2009
9,577
34,702
İstanbul
Üstad Aslan Şükür'ün bugüne kadar çizdiği yüzlerce Zagor kapaklarından bazıları.

50293312017_8c4d62b1bc_o_d.png

50293165196_eca3a00441_o_d.png
 
Son düzenleme:

Baltimora

Yönetici
16 Nis 2009
9,577
34,702
İstanbul
Şüphesiz ki 70ler ve 80lerde Baltalı İlah; günümüze oranla kıyaslanamayacak kadar popülerdi. Bu da onu popüler kültürün bir parçası yapıyordu. Aşağıda; 80'lerde 'Fırt' mizah dergisinde yayınlanan bir Zagor parodisi görülüyor..

50293168266_973d4655ea_o_d.png
 
Son düzenleme:

scanfan

Yönetici
25 Eyl 2013
7,211
75,231

Fırt Mizah dergisinden bir Zagor parodisi. 6 Temmuz 1976 tarihli 17. sayısından. İsmet Çelik yazmış, Nuri Kurtcebe çizmiş

50292496668_9c22a80983_o_d.png

 
Moderatör tarafında düzenlendi:

Baltimora

Yönetici
16 Nis 2009
9,577
34,702
İstanbul
İlk yayınlanmasının üstünden 60 yıla yakın bir zaman geçse de; Zagor ismi DJ'lerden tutun da kafelere, iş eldivenlerinden tutun da fare zehirine kadar hala bir çok yerde kullanılmaya devam ediyor. Örneğin aşağıda bir Fare zehiri markasını görüyorsunuz. (Katkılarından dolayı Sevgili Scanfan'a teşekkür ederim.)

Zagor_fare_Zehiri.jpg


Ayrıca forumumuzdaki şu başlıkta da muhabbetin dibine vurulmuş. :)
 

Baltimora

Yönetici
16 Nis 2009
9,577
34,702
İstanbul
Tay yayınları Türk okuyucularına yakın zamanda, 'Zagor' adlı
bir Süper kahramanın maceralarını yayınlayacaklarının müjdesini veriyor.
('Tom Braks' mecmuası / 23 Mart 1970 / Sayı 41)

IMG-0033.jpg


IMG-0014.jpg
 
Üst